28 - Aşkıyla Sınanmış Kadın

2.4K 160 143
                                    

Karanlığın arasında parıldayan yıldızlar vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Karanlığın arasında parıldayan yıldızlar vardı. Görünüşleri bulanık fakat varlıkları mutlak. Parmaklarımı uzatsam onlara uzanabilecek ve soğuk varlıkları benim tenimle birlikte ısınacaktı sanki. Gün ortasında uzanırken tek başıma yeşil çimlerin üzerinde, görmem gereken son şeydi karanlığın arasında parıldayan yıldızlar. Saçlarımın altında hissediyordum hafif ıslaklığıyla toprağı, gece yağmur yağmış olmalıydı. İnanılması güç bir huzurla kaplıydı bedenim. Tüm ağrılardan ve acıdan sıyrılmış, huzurlu bir yere itilmiş... Son kelime defalarca kez yankılandı zihnimin kıvrımlarında. 

Göz kapaklarımı zorla aralayarak karanlığı geride yapayalnız bıraktım, metrelerce yüksekte duran pencerenin arasından rüzgarla birlikte havalanan perdeye takıldı gözlerim. Ve o perdenin ardından dışarıya çıkan bir baş- onun başı. Gözlerini kan kaplamış olmalıydı belki de, bana elini uzatan ve her daim yardıma hazır olan adamın gözleri değildi birkaç dakika önce baktığım gözleri. İlk gördüğümde kıskanmıştım gözlerini, öyle derin mavileri vardı ki şüphesiz Marmara bile utangaç bir nazarla bakardı onun gözlerine. Fakat şimdi benden uzakta olan gözleri, varlığı- var oluşu, ona dair her şey içimde hissizlik yaratıyordu. Büyük bir nefret hissetmem gerekirken damarlarımın içinde, hissettiğim hiçbir şey yoktu ona karşı. Yabancıydı. Birbirimize yabancıydık. İki dost, iki arkadaş değildik. Gözleri yavaşça benim olduğum yere inerken, karanlık beni yeniden içine çekti ve parmaklarımın ucundan başlayarak bir sızı bedenimi esir aldı. 

Aynı acı yeniden var olmuştu. Uyandığım o anda hissettiğim ağrı. Başımın arkasına dokunduğumda ellerime bulaşan kan. Alnımdaki yara. Kalbime inen hançerin arkasında bıraktığı yırtılmış göğsüm. Tüm acılar bir olmuştu ve 'biz buradayız' diyordu sanki ikimizin bildiği bir lisanla 'seni yalnız bırakır mıyız?'. Dudaklarımda yabancı bir tebessümün varlığını hissettim. Karanlığın arasında parıldayan yıldızlar sönükleşerek kayboldu fakat çok daha parlak bir şeyin varlığı belirdi. Gözlerimin kamaştığını hissettim kapalı olmalarına rağmen. Varlığı gözleri kamaştıracak kadar yüce olan... 

Mehmet- ısınmayan parmakları çenemi buldu ve okşadı dairesel hareketlerle, diğer eli yanağımı buldu ve hafifçe sıktı... gülümsediğini göremesem de hissettim, üzerime eğilmişti ve yüzüme bakıyordu sanki İstanbul'u seyreder gibi. Yüzünde huşu vardı, hayalini kurduğu her şeye ulaşmış bir adamın mutluluğu... Gözlerimi araladım onun kömür karası gözlerine bir kez daha olsun bakabilmek için, göğsümde ve bedenimin her zerresinde hissettiğim acı yok olarak geriledi. Hayal ettiğim gibiydi yüzü. Gözlerinde parıltılar vardı ve gülümsüyordu, bakışlarını gözlerimden bir an olsun ayırmadı ve uzaklardan gelen sesiyle seslendi ruhuma "Ey benim ahu'm, sevgilim, ahver'im, herkesten saklamak istediğim genci-i nihanım, gizli hazinem, aşk-ı şedid'iyle gönlümü harik-lerin içine salan cana'm... nedir nazarındaki uzaklık çehreme? Bilmez misin kalbimin magl-ı huzur buldu fürug-u efşan çehrenle." Vücudumu terk eden acı, boğazımda toplandı ve yutkunmak istediğimde beni yarı yolda bırakarak gözlerimden yaş olarak süzüldü yüzümün kıvrımlarına. Parmağının ucuna aldığı gözyaşıma bakarken kaşı olduğundan birazcık havaya kalkmıştı ve zorlanarak yutkundum. Sesi sonsuza dek duymayı istediğim tek ses, onun sesinden başka herkesin sesine kapalıydı yüreğim ve dudaklarından dökülen bu sözler benim için dünyanın en kıymetli hazinesiydi. Lakin uzaklaştığımızı hissediyordum. Bu his, beni nefessiz bırakıyordu. Karanlık kuyularda yalnızlığa terk ediyor, gözlerimi ve tüm zerremi yakarak yok ediyordu. Güçsüz ellerimle onun elini tuttum ve avuç içlerini dudaklarıma yaklaştırarak öptüm, defalarca- her zaman soğuk olan teni ısınmıştı bu kez, soğuk olan bendim... bilmediğim bir yere yürüyordum... üstelik bu ilk kez adım attığım bilinmezlik de değildi, fakat ilk kez böylesine hissediyordum. Kalbim büyük bir acıyla birlikte kıvrandırıyordu tüm ruhumu. Varlığı parçalanarak yok olmadan önce sesi yeniden değdi ruhuma "Beni ardında bırakacaksın, öyle mi?" Parmakları enseme doğru indi ve başımı hafifçe kaldırarak kendi yüzüne daha da yaklaştırdı, karanlık gözlerini yumarak dudaklarını dudaklarımın üzerine bıraktı, sanki bir hayat öpücüğüydü onun dudaklarımın üzerindeki varlığı "Cehennem dediğin bu diyarda beni ışıksız bırakacaksın?"

İki Yangın ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin