20. Bölüm - Ateş ve Kül

4K 258 209
                                    

Karanlığın üzerime bir güneş gibi doğduğu gecenin ortasında sedirin üzerinde uzanmış yatıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Karanlığın üzerime bir güneş gibi doğduğu gecenin ortasında sedirin üzerinde uzanmış yatıyordum. Mehmet'in parmaklarının sıcaklığı çoktan yüzümden uzaklaşmıştı ve üzerinden birkaç saat de geçmişti, Bayezid yanımıza gelirken gülümseyerek ondan uzaklaşmış ve derin bir nefes çekmiştim oksijensiz kalmış ciğerlerime. Ormanların arasında otururken bile beni nefessiz bırakabilecek kadar kudretli bir aşk- nasıl sarmalamıştı beni böylesine, ellerimi ve kollarımı bağlayarak beni kendine esir etmişti. Mehmet'in aklımda olmadığı anı hayal bile edemiyordum artık, ondan uzakta olduğum anlarda bile sanki yanımdaymış gibi hareket ediyor ve bunu yapmadığım zamanlarda da ona anlatmak için biriktirilecek anılar biriktirmeyi düşlüyordum. Bundan yıllar sonra ikimizin de nerede olacağını merak ediyordum içten içe. Acaba Mehmet beni yanında tutacak mıydı yoksa ikimiz de birbirimiz için maziden birer sayfa mı olacaktık? Mehmet'i özlediğimde birkaç adım ötemdeki parmaklarına sarabilecek miydim parmaklarımı yoksa bundan büsbütün farklı bir kader mi yazılacaktı alnımıza... yeniden düşüncelerin ağırlığı altında ezilmeye başlarken yattığım sert sedirin üzerinden kalktım ve camın önüne gittim birkaç adımda. Siyahın renkleri maviyi parçalayarak gökyüzündeki hükümdarlığını ilan ediyordu, parmaklarımın ucuyla soğuk cama uzandım ve yıldızlara gülümseyerek baktım. Binlerce yıl önce ölmüş yıldızlar hala parıldıyorlar ilk günkü gibi. Belki de ölümlerinden alıyorlardı parıldayışlarını "Birçok yazar gibi." diye mırıldandım düşüncelerimin üzerine "Birçcok yazar birçok sanatkar ve birçok bilim adamı gibi- yahut imparatorlar gibi.. ölümünün üzerine değeri bilinmiş ne çok insanla dolu şu hayat. Zavallı dünya."

Camın soğukluğundan çektiğim parmaklarımı saçlarımın önüne gelen perçemlerime götürdüm ve kulağımın arkasına ittim sakin bir hareketle. Bir sonraki adımı düşünmeden yaşıyor olmak kolaydı fakat zor olan yıllar sonrasını düşünmekti. Benim için yazılan kader yalnızca sarayın duvarları arasında çürümek olamazdı, öyle değil mi? Camın üzerindeki yansımam bana "Hayır." der gibi baktı "Bunun için yaratılmadın, gelecekten gelen bir kadın ömrünü saray duvarları arasında çürütemez."

"Peki." diye mırıldandım "Ya Mehmet benden bunu isterse?"

Yeniden gülümsedi bilgeç bir ifadeyle o yüz, sanki benden büsbütün ayrı birine aitti- bana akıl veren ve el uzatan birine, yolumu aydınlatan birine. Başımı hafifçe salladım onun sesi zihnimde yankılanmadan önce "Hayır, Mehmet'in böyle bir insan olmadığını biliyorsun, üstelik senin bu çağa kurban edilemeyecek kadar önemli olduğunun da farkında. Sana karşı duygusal bağlarla gözü kararacak ve kör kütük aşık olacak biri değil evet, bunun yanı sıra sana ihtiyacı var, dedelerinin kurduğu imparatorluğun yıkılamayacak kadar kutsal olduğuna inanıyor, bunun yerine imparatorluğunu geliştirecek ve her zaman parıldayan bir yıldız olarak tarihteki yerini koruyacak güce sahip olduğunun bilincinde. Yalnızca bundan 500 yıl sonrasını göremiyor ve sen onun için açılan bir penceresin."

"Eğer Mehmet'e her şeyi tüm gerçekliği ile anlatırsam benden nefret etmeyeceğini mi düşünüyorsun?" sesim öylesine kısıktı ki kulaklarıma zor değiyordu.

İki Yangın ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin