29. Bölüm - Parmaklarından Kan Damlayan Drakula

2.2K 151 52
                                    

Parmakları yüzümün kıvrımlarında geziyor, bir kâşif gibi meraklı bakışlarla inceliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Parmakları yüzümün kıvrımlarında geziyor, bir kâşif gibi meraklı bakışlarla inceliyordu. Üzerimize eğilmiş dallarıyla yaşlı çınar bir kulağı bizdeymiş gibi sessizdi. Tüm dünya mutlak bir sessizliğin pençesine düşmüştü de, yalnız ikimiz birbirimizi bulmuş, birbirimize sığınmıştık sanki. Hafif bir yağmur yağıyordu, yağmurun toprakla buluşmasından sonra havaya yükselen o kokuyu derin derin içime çektim. Doğduğum çağda yaşadığım İstanbul'da bu kokuya her daim ulaşamıyordum, saçlarıma dökülen gözyaşlarıyla gökyüzü, beni en sevdiğim kokudan mahrum bırakıyordu. İşin aslı beni bu kokudan mahrum bırakan İstanbul da değildi, insanlardı. Güzelim şehir beton yığınına itilmişti. Şimdi tanıdığım ve içinde yaşadığım İstanbul, bir zamanlar yine içinde yaşamış olduğum İstanbul'dan gece ve gündüz kadar birbirlerine uzaktı. Parmaklarım yaşlı çınarın kovuğunu buldu ve başımı ağacın vefakar gövdesine yasladım. Mehmet'in parmakları benim parmaklarımla buluşmuş, birbirlerine kenetlenmişlerdi bir kez daha ayrılmazcasına. Onun soğuk elini dudaklarıma yaklaştırdım ve avuç içini sanki son kez öpüyormuşum gibi bir huşuyla öptüm.

"Kendini daha iyi hissettiğini söyle." dedi emredercesine.

Yaramaz bir tebessüm belirdi dudaklarımın üzerinde "Her an düşecekmişim gibi hissediyorum." Dudaklarımı ıslattım ve yüzüne yaklaştım aniden "Beni kollarınla sarmalayacak mısın? Ona göre düşeceğim.."

"Pencerenin altında seni bekleyen de ben değildim oysa ki."

Aslında bu konuyu konuşmaktan az da olsa kaçınıyordu, çünkü bu konunun beni rahatsız ettiğini istemsizce ona hissettirmiştim. Ama günler geçmişti olayın üzerinden ve sessiz geçen günlerin ardından direkt olarak bunu söylemesi beklemediğim bir şeydi "Hünkarım-"

"Şşşt." dedi ve parmağını dudağımın üzerine bastırdı "Bana söylemen gereken bir şey var, bunun ikimiz de farkındayız."

"Ne söylemem gerektiğini de söyleyebilirseniz eğer..."

Gözlerini kıstı gözlerime bakarken, bir kartalın bakışları olduğunu düşünmüştüm öylesine gelişen bir anda- ama şimdi gözlerime bakan gerçekten de bir kartalın bakışlarıydı sanki. Yırtıcı ve vahşi. Oldukça asil. Nefesimi tuttum ve içimde git gide büyüyen aşkın daha da kaynamasına müsaade ettim. Parmaklarım istemsizce onun boynuna gitti, hafif hareketlerle onun boynunu okşarken yutkundum ve başımı iki tarafa salladım "O gün bir şeyler yaşandığı muhakkak lakin... üzerinde yeniden ve yeniden konuşulması gereken bir şey mi sizce de? Şu an içinde olduğumuz anın tadını çıkarabilir, yeni anılar yaratabiliriz geleceğimize hediye olarak. Geçmişte yaşananlar da bugünümüze hediyedir fakat ben kötü anıları unutmayı yeğlerim. Daima. Zira bugüne dek yaşadığım tüm kötü anlardan sizin aşkınızla sıyrıldım."

"Sesin, kelimelerin ve kelimelerin senin dudaklarındaki ahengi..." başparmağını altdudağımın üzerine getirdiğinde gözlerini sıkıca yumdu ve sanki acı çekiyormuş gibi bir sessizliğe büründü "Özge... yeryüzünde senin kadar değer verdiğim bir kimse daha var mı sanıyorsun? Nazarımda seninkinden daha kıymetli bir çehre?.. Yalnız bir dileğinle ben-" Elimi tutarak kalbinin üzerine götürdü, benimkinden bile şiddetli atıyordu... başka bir insan olsaydı karşımdaki anksiyete krizine girdiğini düşünebilirdim, ama onu anlıyordum- aşktı bu "Yalnız bir dileğinle ben kalbimi yerinden çıkarır, senin ellerine bırakırım."

İki Yangın ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin