36. Bölüm - Yeni dostlar ve düşmanlar

1.7K 124 126
                                    

Türünün en nadide örneği değildim, fakat kafesin içine kıstırılmıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Türünün en nadide örneği değildim, fakat kafesin içine kıstırılmıştım. Kanatlarımı çırpamayacağım kadar ufaktı kafesim, tellerinin altından oluşunun bana ne yararı olabilirdi? Kuştan başkası bilir miydi hapsolunduğunu? Cenin pozisyonunda uzanmıştım yatağıma ve bacaklarımı olabildiğince çekmiştim kendime doğru, annemin güven dolu rahmine yeniden dönmüştüm de tüm kötülüklerden uzaktım sanki. Gözlerim zaman zaman ağırlaşıyordu fakat bir türlü uykuya dalamıyordum. Köşkün dört bir yanında nöbet tutan yeniçerilerin varlığı bile bana kendimi güvendeymişim gibi hissettiremiyordu. Yapayalnızdım. En başından beri olduğum kadar. Mehmet'in varlığı benden yarım saat uzaktaydı evet, ama yine de yanımda olmadıktan, ona dokunamadıktan sonra yokluğu daha ağır basıyordu. Onu yanımda istiyordum, bana sarılmasını ve kollarının arasında güvende olacağımı fısıldamasını. 

Yatağın diğer yanına döndüm ve güneş ışıklarının galip gelmesine izin vererek gözlerimi daha da sıkıca yumdum. Yatak git gide ısınıyor, içinde barınılmaz hale geliyordu. Üzerimde kalın kıyafetler yoktu ama tüm bedenim yanıyordu. Kendi kendime mırıldanmaya başladım.

"Mektubu bulamıyorum, kolyeyi de ne kadar arasam da bulamadım." Mehmet aramamamı tembihlemişti ama- kendime engel olamamıştım. Mehmet'in bu emrinin sebebini biliyordum, bulamayacağımdan emin olduğu için bunu söylemişti çünkü böyle bir olayın hiç yaşanmamış olması bile muhtemeldi. Edirne'de sabahın en erken saatlerinde karşısında dikildiğim o adamı görmemişti, ama beni ondan uzaklaştıran da Mehmet'ti. "Ya bir gün bana inanmamaya karar verirse?" dedim kendi kendime "Gerçekle hayali ayırt etmek hayli zor ve ben bile ne yaşadığıma karar veremezken- onun bana inanması için bir sebebi var mı? Evet, ona onun bilmediği bir çağdan geldiğimi söylediğimin üzerinden çok zaman geçti ve o zamanlar şimdiye nazaran daha aklı başındaydım fakat... nereye kadar devam edecek? Ben olsam kendime inanmayı tercih eder miydim?"

Kapı hafifçe çalındıktan birkaç saniye sonra aralandı ve kapı aralığında Hatice göründü. Hatice'nin yüzü hafif solgundu ve endişeli görünüyordu. Ayağa kalkmaya çalıştım ama güçsüzdüm, onun yerine kendisinin benim yanıma gelmesini bekledim. Saniyeler içinde yanıma oturdu ve kendi bedbaht halini görmezden gelerek benim saçlarımı okşadı "Neler oldu sana?" 

"Ben de bunu soruyordum kendi kendime." diye fısıldadım.

"O yanındayken dünyanın en neşeli, en renkli insanısın fakat kendi başına kaldığında..."

Gülümsemeye çalıştım beceriksizce "Zavallı göründüğümün farkındayım, ama bu kadar direkt olarak söylemeni beklemiyordum."

"Ben senden daha kötü durumdayım." dedi ve gülümsedi "Fakat ayağa kalkmalısın. Evet, hünkarımız seni her zaman koruyup kollayacak, bunu defalarca kez ispat da etti. Nitekim sen de onun kanından olanı koruduğun anda, hünkarımız için canını verebilecek kadar cesur bir kadın olduğunu gösterdin tüm cihana. Fakat söylesene Özge, kendin için ne zaman ayağa kalkacaksın?"

İki Yangın ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin