8. Bölüm - Öldüren Parıltı

6.1K 416 338
                                    

Fatih'in gözleri

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Fatih'in gözleri... Yutkunarak baktığım gözlerinden ayırmam zor olmuştu bakışlarımı, içimde anlam veremediğim bir ateşi körüklemiş, beni kendimle daha da yalnızlaştıracak bir ilgiyle bakmıştı gözlerime. Dokunuşundan kaçmak için hareketlenmek istedim, fakat sırtımı yasladığım duvar bana bunu yapmamamı fısıldamıştı yalnızca ikimizin duyacağı bir dilde.

"Bu sorunun cevabını-" dedim kırık bir sesle "Ben de bilmiyorum Sultanım."

"Gözlerindeki korkuyu görebiliyorum ve buna rağmen içinde barınan merakı da, eğer beni tanımıyor olsaydın bu bakışlarla bakmazdın gözlerime ve beni ilk gördüğün an titrediğini anımsıyorum, Fatih dediğini... ve benimle konuşurken-"

Parmaklarındaki soğukluk tenimi yakmaya başlamıştı ve omuzlarından itmemek için ellerimi birbirine bastırdım, buradan kaçmak için neleri feda edebileceğimi kimse bilmiyordu. Fatih de... ve en garibi, ben de. Onun bakışlarının altında ezilmemek imkansızdı, tarihte her bir kelimesinin altındaki büyük bir kibir ve güç yatan bu adamın karşısında nefes almak bile zor olmalıydı. Doğuştan deli cesaretinin kan olarak aktığı damarlarım, Fatih'in karşısında titrememi engelliyordu. Ama yine de hala kaçmak istiyordum, kaçmak ve bir daha ne Fatih'in ne de Göktuğ Bey'in yüzünü görmemek. Fakat insan, kaderinden kaçamıyor. Ve karşısında çırpındığım bu kader, beni daha da derinlerine çekerken daha fazla kabullenmemenin delilik olduğunu biliyordum. Fatih karşımdaydı, bana kim olduğumu soruyordu ve tüm bunlar kötü bir kabustan ibaret değildi. Keşke öyle olsaydı, büyük bir komanın içine düşmüş olsaydım ve makinelerin fişine bağlı bir hayatım olsaydı. Rüya görüyor olsaydım ve Fatih'in parmaklarını tenimde hissetmeseydim. 

Onun nefesinin sıcaklığı yüzümü yakarken, nasıl daha fazla kaçabilirdim bu gerçeklikten?

Elimi, onun elinin üzerine bıraktım ve yutkundum yeniden "Sizi tanımayan mı var Sultanım?" derken onu ikna edebilmeyi umuyordum, ama karşımda bir aptal değil, kendi çağının ve kendisinden sonraki tüm çağların en zeki birkaç adamından biri duruyordu "Biliyorum inanması güç, beni bir hain olarak gördüğünüzü biliyorum, yanınızda tutmak istemezseniz anlam verebilirim ve ben de burada uzun süre kalmak istemiyorum, tek istediğim şey bana bir düşman gözüyle bakmamanız. Sözlerim kulağa imkansız geliyor, ama inanın ben de hiçbir şey hatırlamıyorum ve hatıralarım paramparça olmuş camlar gibi. Parıldıyorlar, oradalar fakat onları bir araya getirmek mümkün değil, yalnızca-" omuzlarıma çöken ağırlıkla gözlerimi ondan çektim ve gömleğinin yakasındaki ufak düğmeye çevirdim dikkatimi "Affedin Sultanım, bir daha karşınıza çıkmam."

"İnsanlara laf anlatamayacağının farkına vardığında, susmaktan başka bir şey kalmıyor geriye, değil mi? Ve kabullenmekten."

Dudaklarımda izinsizce bir tebessüm belirdi ve yeniden Fatih'in gözlerine bakarken buldum kendimi "Ne yazık ki öyle, keşke size anlatabileceğim bir şey olsa, o zaman kendimi bu kadar kötü hissetmezdim."

İki Yangın ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin