18. Bölüm - Yeşil Kaftan

4.1K 264 208
                                    

Parmaklarımın altında atan yüreğiyle birlikte yutkundum ve bakışlarımı onun kızıl tüylerinden zoraki kaldırdığımda Mehmet'in yüzüne rastladı bakışlarım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Parmaklarımın altında atan yüreğiyle birlikte yutkundum ve bakışlarımı onun kızıl tüylerinden zoraki kaldırdığımda Mehmet'in yüzüne rastladı bakışlarım. Gülümsüyordu fakat dudaklarında büyük bir tebessüm yoktu, sağ yanı yukarıya kıvrılan dudağı ve yüzündeki huzurlu ifade ile birlikte boynumun yanmaya başladığını hissetmem kısa bir zaman aldı. Mehmet'in gözleri tilkiden ayrıldı ve beni buldu. Tilkiyi korkutmaktan çekinen bir tonla "Daha önce hiç tilki görmemiştim." diye fısıldadım.

Tek kaşı havaya kalkarken şaşırdığını belli etmedi ama onunla ilgili küçük ayrıntıları sımsıkı kazıdığım zihnim, onu şaşırttığımı fısıldadı yalnız ikimizin duyduğu sesiyle "Edirne'de çok fazla tilki vardır." dedi derin nefesinin ardından, parmakları ayaklarının ucunda yatan tilkiyi buldu ve ellerinin arasına alarak havaya kaldırdı. Şimdi dudaklarındaki gülüş daha açık bir hal almıştı ve tilki küçük gözlerini aralayarak ona baktı, sanki kokusunu ezberlemeye çalışıyordu ve küçük göğsü büyük nefesleri ile birlikte havalandı defalarca. Bebek tilkinin annesi bizden biraz uzakta olan ağacın altına kıvrılmıştı ama bir an olsun gözlerini ne benden ne de Mehmet'ten ayırmıyordu, ona zarar vermeyeceğimizden emin olmuş olmalıydı ki yeni bir saldırıya girişmeye yanaşmadı.

"Köpeklerden korkarım." diye mırıldandım.

"Köpeklerden neden korkuyorsun?" dedi bakışlarını tilkiden ayırmadan.

"Bilmiyorum, yıldızlarımız pek barışmadı. Beni gördükleri zaman havlamaya başlıyorlar."

"Edirne'ye vardığımız zaman bu yargını yıkabiliriz."

"Nasıl?"

"Çocukluğumda baktığım köpeklerin yavruları şu an Edirne Sarayında. Beni çok da tanımıyorlar, fakat yine de beraber vakit geçirdiğimiz olmuştur. Çok fazla büyüdüklerini sanmıyorum, birini sana hediye ederim, seninle beraber köşkte kalır."

Başımı hafifçe sallarken parmaklarım benden bağımsız olarak Mehmet'in elinin üzerinden tilkiye uzandı ve tilkinin gözleri bu kez bana çevrildi, gülümserken farkında olmadan nefesimi tuttum.

Mehmet bir dakika kadar sonra "Nefes almayı unutuyorsun." dedi, sesinde eğlenen bir tını vardı.

"Korkutmaktan çekiniyorum."

"Asıl nefes almazsan onu korkutursun Özge, bir tür canavar ile karşı karşıya olduğunu düşünmesini istemezsin, değil mi?"

"Haklısınız." dedim ve Mehmet onu tamamen ellerimin arasına bırakırken zoraki bir nefes aldım. Nasıl bu kadar küçük ve yumuşak olabilirdi? Daha önce kendi doğasında yaşayan bir canlı ile etkileşime geçmemiştim, İstanbul benim zamanımda bunun için en uygun yer değildi doğrusunu söylemek gerekirse. Ve hayvanlarla da aram hiçbir zaman çok iyi olmamıştı, evet onları seviyordum fakat söz dokunmaya gelince her zaman uzak durmuştum. Kedilerden başka ellerimin arasına alabileceğim bir hayvan olmadığını düşündüm çoğu zaman, kedilerin yumuşacık tüylerinin beni rahatlattığını ve beni başka bir dünyaya çektiklerini... ama buraya ilk adımımı attığımda bir at ile gönül bağı kurmuştum, şimdi ise kollarımın arasında bir bebek tilki yatıyordu ve bundan sonrasında ise Mehmet köpeklere karşı olan önyargımı yıkabileceğini söylemişti. Korktuğum bu çağ, nasıl da içine çekiyordu beni böyle.

İki Yangın ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin