5. Bölüm - Fatih'in Misafiri

7.4K 451 358
                                    

(Fatih Sultan Mehmet) Not: Diyaloglar yapmacık gelirse lütfen kusura bakmayın, keşke elimde bir Osmanlıca sözlüğüm olsaydı ✨

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Fatih Sultan Mehmet)
Not: Diyaloglar yapmacık gelirse lütfen kusura bakmayın, keşke elimde bir Osmanlıca sözlüğüm olsaydı ✨

Peşimize takılan birkaç yeniçeriye gözlerimin ucuyla bakacak zamanı bulduğumda içine düştüğüm durumun ne denli korkunç olduğunu yeniden anladım. Parmaklarımın ucuyla yaşlı adamın ellerine dokundum ve birkaç saniye yerinde durması için yalvaran gözlerimle ona baktım "Hocam, beni ona götürmeyin. Lütfen-"

"Kimden bahsediyorsun evladım?" 

"Fati- yani, Sultan Mehmet. Ben sizinle konuşmak için geldim, lütfen beni dinleyin."

Ses tonumdaki çaresizlik yüreğinde bir şeyleri hareketlendirmiş olacak ki bakışları aniden yumuşadı ve elimi tutarak yaşlı ellerinin arasına aldı "Korkma, Sultanımız korkulacak bir insan değildir."

"Sultanımız korkulacak bir insan değil midir?" diye tekrarladım sözlerini, ses tonum oldukça kısıktı çünkü kimsenin sözlerimi duymasını istemiyordum. Tek sözüyle canımı alacak insanın hakkında yanlış sözler ettiğim duyulursa- hayır, buradan tek beden halinde dönecektim, başka bir şekilde değil. Ve hala inanamadığım şu gerçeklik, içimi parçalıyordu. 

"Sultan Mehmet bugün çok mutlu, yıllardır uğruna ter döktüğümüz şehri İstanbul artık bizim! Seni görmek istemesinin sebebi ise-" derin bir nefes aldı "Bunun sebebini biliyorsun evladım."

"Sultanımızın yanına gitmeden önce sizinle birkaç dakika konuşmak istiyorum efendim. Beni bundan mahrum etmeyin!"

"Tamam kızım, tamam. Konuşacağız ama öncesinde değil sonrasında. Gözlerindeki şu bakışı sil, Sultanımız korkak insanlardan hiç hazzetmez!"

Sultanımız korkak insanlardan hazzetmez mi? İçine düştüğüm cehennem, içimde korkudan başka bir duygu uyandırmıyordu ki. Bu devirlere olan korkum tüm bedenimi sarmalamıştı ve Akşemseddin Hoca beni yeniden arkasına takarak bilmediğim bir yere çekiyordu. Gözlerimi yere indirdim ve bu yaşlı adamın bana zarar verilmesine müüsade etmeyeceğine inanmak istedim, Fatih'in bana zarar vermesi için bir sebep yoktu tabii- ama onunla aynı odada olmak beni korkutuyordu burayla ilgili diğer her şey gibi. Yalnızca evime gitmek ve günlerce yatağımdan çıkmadan uyumak istiyordum. Ve bu istek, benden yüzyıllarca uzaklaşmış gibi görünüyordu. Annemin şefkat dolu sesini kulaklarımda yeniden hissetmekten daha çok ne isteyebilirdim? Tüm bu tarihi gerçekliği itmek istiyordum, bu gerçekliğin benim için kitapların ve tanımadığım binaların ardında kalması yeterliydi, birkaç kez düşünmüştüm evet eski çağlarda yaşamayı, ama her birinde irkilerek uyanmıştım bu hayalden. Şimdi de öyle olmasını istiyordum. Uyanmak ve derin bir nefes almak, birkaç yudum su içerek anneme kabusumu anlatmak- ve onun beni sakinleştirmeye çabalayarak "Suya anlat kızım" demesi.. ihtiyacım olan şey buydu, Fatih'in beni sorguya çekmesi değil. 

Geniş bir kapının aralığından içeriye adımımızı attığımızda Akşemseddin Hocanın şefkatli bakışları yeniden beni buldu ve teskin etmek istercesine zayıf bir gülümseme bağışladı. Daha fazla yalvarmanın bir işe yaramayacağını biliyordum, Akşemseddin yaşlı olmasına karşın demirden bir iradeye sahipti ve Sultan her ne kadar onun öğrencisi olsa da sonuçta kendisinden üstündü ve sözlerine itaatsizlik edemezdi- ve Fatih'in ne denli tehlikeli olabileceğini göz önünde bulundurursak, bu hatayı yapmak için hiçbir nedeni yoktu.

İki Yangın ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin