31. Bölüm - Saklanılmış Bir Aşk

1.8K 147 89
                                    

"Zehirlenmeyeceğimizden eminsin değil mi?" dedi kendi kendine mırıldanırcasına bir tonla. Beni deli etmeye çalıştığını biliyordum, dahası şu an zevk aldığı tek şey bu bile olabilirdi.

"Zehirlenirseniz eğer, tahta ben geçerim." Başımı büyük kazandan kaldırarak onun karanlık gözlerine baktım ve sözlerimin anlamı zihnime ateşten iğneler gibi saplanırken yutkunarak gözlerimi kaçırdım "Şey, yani- şaka yapıyorum, tahta geçmek gibi bir niyetim yok, endişe etmeyin."

Sonsuz gibi gelen sessizlikten sonra koca mutfakta yankılanın kahkahası duyuldu, birkaç adım atarak bana ulaştı ve elimi büyük ahşap kaşıktan kurtararak beni kendine çekti, gözlerine bakarken tenim yeniden yanmaya başladı. Gözlerine bakmaktan utanıyordum ama diğer yandan onun gözlerine bakmak için tüm ömrümü verebilirdim, az önceki sohbetimiz hala kulaklarımda yankılanıyordu... arka planda. "Demek tahtımda gözün var, nihayet sırrını açık edebildin."

"Evet, hatta tüm alimler-paşalar bir olduk beni yeni padişah yapmaya uğraşıyoruz. Aslında size lokum yapmak isteyen de bendim lakin bir cadı olduğum için siz bunu kendi isteğiniz sanarak benden lokum yapmamı rica ettiniz."

"Rica ettim demek?"

"Toplamda-" mırıltılar eşliğinde kaç cümle kurduğumu hesapladım, gözlerime dikkatle bakıyordu "2 cümle kurdum ama siz yalnızca birkaç kelimeyi aldınız kendinize."

"İşime geldiği gibi davranmayı severim, unuttun mu?"

"Hayır, ama bir şey eklemeyi siz unuttunuz."

"Padişah olduğumu da ekleyecektim, tüm cihanın sahibi olduğumu."

"Evet, bunu dediğinize göre lokumuma dönebilirim-" dedim kollarının arasından sıyrılırken, ama beni daha sıkı tuttu ve gitmeme izin vermedi. Parmağını dudağımın kenarına götürdü ve yüzüme doğru eğilerek kısık bir sesle konuştu. Beni baştan çıkarırcasına sakindi hareketleri.

"Lokumun burada." dudağımı okşayan eli yanağıma doğru uzandı ve hafifçe sıktı "Benim lokumum da burada."

"Bizi ortak bir amaçta buluşturan lokum biraz daha beklerse her şey berbat olacak, nimete saygısızlık etmek istemeyiz, değil mi?"

"Ama seni yalnız bırakırsam, kollarımdan ayrılmana müsaade edersem- en büyük nimete saygısızlık etmiş olmayacak mıyım?"

Yutkundum gülümserken "Çok fenasınız."

"Bana ismimi söyle, senin dudaklarından döküldüğünde farklı bir anlam kazanıyor."

"Fatih mi diyeyim yani?" dedim başımı hafifçe sağa yatırırken, masum bir aptalı oynuyordum. Belki öyleydim bilmiyorum.

"Benimle oyun oynama."

"Oyun oynamayı sevdiğinizi sanıyordum."

"Ne oluyor benim küçük kızıma?" dudağını yavaşça ıslattı ve dişlerinin arasına alırken çapkın bir ifadeyle göz kırptı, belimde duran elleri daha da kapanıyordu ve her geçen saniyeyle birlikte daha da yaklaşıyordum ona. Sanki bir bedende var olmuş gibiydik. Vücudumdan tarifi imkansız bir ısı yükseliyor, ona bulaşıyordu. Yahut sıcak olan oydu da beni de farklı bir cehenneme itiyordu.

"Küçük?" ben de dudağımı ısırdım ve gözlerimi kıstım yaramazca "Bildiğim kadarıyla küçük değilim hünkarım."

Saçımdan bir tutam alarak parmaklarına doladı ve burnuna doğru yaklaştırırken karanlık gözlerini yumdu, saçımdan yükselen çiçek kokusuyla birlikte derin bir nefes çekti içine. Böylesine sevilmeyi hak edecek ne yapmıştım? Mehmet tarafından böylesine nasıl sevilebilirdim? Kalbim daha da hızlandı ve parmaklarım titremeye başladı.

İki Yangın ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin