BÖLÜM 26

1.5K 74 27
                                    

Zamanın durduğunu ve ruhunun  bedeninden  çekildiğini hissetti. Boylu boyunca uzanmış, hareketsiz duran Deniz'e baktığında başından aşağı kaynar sular dökülmüştü.
Bedeni, hissettiği korkudan titremiş, nefes almayı unutmuş bir vaziyette kucağına aldı.

Arabaya doğru dikkatlice ve bir yandan hızla yürürken anahtarlarının pantolon cebinde olduğunu hatırladı. 
Kapıyı açtığı gibi başına dikkat ederek arka koltuğa yerleştirdi.

Ardında tozu toprağı birbirine katarak yola çıktığında babasını aradı.  Bir yandan sık nefes alıyor bir yandan da direksiyonu kırmak ister gibi sıkıyordu. Suçluluk tüm bedenine ilmek ilmek işleniyordu.

Yolun bomboş olmasından istifade ederek arkaya doğru kısa bir bakış attı. Hala baygın olduğunu gördü. Elini, elinin üstüne koyarak sıktı. Sanki ruhu, onun yanında olduğunu göstermek istiyor gibiydi.

"Kalk güzelim, hadi."

Nihayet telefon açıldı ve babasının uykulu sesini işitti.

"Oğuz?"

"Baba, Deniz bayıldı. Hastaneye gidiyorum şimdi."

"Ne diyorsun oğlum sen? Ne bayılması?"

"Babaa, babaaa hastanede anlatacağım gelecek misin?"

Rüzgar'ın konuşmayı uzatmak istemediği ses tonundan belliydi.  Gömleğinin birkaç düğmesini açıp kaslı kollarının rahatlamasını sağladı. Dikkat etmeye özen göstererek derin nefes verdi ve oturuşunu düzeltti.

" Tamam, hastaneyi arayıp bilgilendireceğim. Geliyoruz biz de." diyerek telefon kapandı.

Rüzgar konuşma bittiğinde camı açıp sol kolunu çenesine dayadı.  Kafasının içinde bin bir türlü düşünce zehirlerini salarken sakin kalamıyordu.

Zihni bulanıklaşıyordu. Bir yandan Deniz'i düşünüyor bir yandan ailesine ne diyeceğini. Gecenin bir yarısına  olmasına rağmen şehir ışıl ışıl parlıyordu.  Ara sokaklardan geçerek yolu kısaltıyor, bir an önce hastaneye varmak istiyordu.

Çok az bir zaman sonra, son model arabasını ani frenle acil kapısının önünde durdurdu.  Etraftakiler frenin çıkardığı sese bakarken o çoktan Deniz'i kucaklayıp içeri girmişti.

Hastanenin aldığı talimat ile girişte bekleyen hemşire, Deniz'i hemen sedye üzerine koyulmasıyla muayene odasına götürdü.

Kapalı kapı ardında bir başına kalan Rüzgar ellerini saçlarına atarak çekti. Kendinden hıncını bir türlü alamıyordu. Öfke vücuduna zehir gibi yayılırken duvara sert bir yumruk geçirdi. Boğazı ağrıyor, dişlerini sıkıyordu.

Uzun adımlarıyla kendisini dışarı attığında gecenin ayazı titremesine neden oldu. İlk defa bu kadar üşüdüğünü düşündü. Belki de bu evliliği başarısız kılan benim diye tekrar etti.

Tanıdık arabayı görünce burnunu çekti ve omuzlarını dikleştirdi. Ne tür bir tepkiyle karşılaşacağını bilmiyordu.
Ailesini beklemeden içeri girdi.

Deniz'in kontrol edildiği kapının önünde durup geri döndüğünde kız kardeşinin de geldiğini gördü. Kaşlarını çattı. Onu uyandırıp haber vermek zorunda değillerdi.
Hazar ve Ceyda oğullarının yanına geldiğinde meraklı gözlerle baktılar. Herkes birbiriyle kısa göz teması kurduktan sonra Rüzgar konuşmaya başladı.

"Son günlerde kötü şeyler yaşadık. Hepsi de benim suçum. Görmemesi gereken şeyler gördü. İkimiz de iyi değildik ama Deniz kaldıramadı. Tam her şey düzelecek derken birden bayıldı."

Deniz ( FİNAL) Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu