BÖLÜM 17

3.1K 99 13
                                    

...

Rüzgar, endamıyla yanıma gelip kolumu, ben burdayım dercesine  tutarak  kendisine çekti. Her bulduğum fırsatta onu izliyordum, o olmasa da ben hep onu görüyordum.  Hiç tanımadığım bir adamı aklımdan çıkaramıyor, aklımdan çıkaramadığım adama kocam diyordum. 

 Büyükler, düğün telaşı boyunca beni her üzgün ve süzülmüş gördüklerinde 'var bunda bir hayır, nikahta keramet vardır kızım, alış artık.' diyerek bana nasihat veriyorlardı.  Ben de kabullendim artık zaten bu durumu. Kanatlarımı söktüler, uçamadım, beni kendi elleriyle sürgün ettiler. Geldiğim yer yabancı değilmiş... Aslında hep buraya aitmişim... Hep böyle konuştular bana. 

Bir kere bile sormadılar 'Sen ne istiyorsun?' diye, 'Nasıl hissediyorsun?' diye... Ben de gömdüm tüm umudumu ve sesimi karanlığa. 

Bakışlarımı yerden kaldırıp, eve baktım. Gözlerimi konağın kapısına diktiğimde bu üstümdeki parçanın gelinliğim değil, kefenim olduğunu hatırladım. Dilimde Hâlâ 'Duvak' türküsü...

Ah bu töre olmasaydı, ah bu yüreğim bir kez kafesinden çıkmış kuşun özgürlüğünü tatsaydı... Ah yüreğim bir kez daralmasaydı...

Ben denizin en dibinde yüzen, suda boğulan bir balık...

Ben gökyüzünün üstünde uçan, ölen bir kuş...

Ben Deniz...  Tanoğlu aşiretinden Oğuz Özgür'e gelin giden kınalı kuzu...

Amcasının oğluna gelin giden, hükmü yıllar öncesinden verilmiş bir mahkumum...

Ben Deniz...

Başında ve dilinde "duvak" olan yüreği bir derya deniz...

Ben Deniz...

Bu hikayenin kınalı kuzusuyum.


Dualar eşliğinde Rüzgar ile beraber konağın kapısına doğru yürümeye başladık. Attığım her adımda karnıma sancı, yüreğime korku giriyordu. Titrememek için kendimi zor tutuyor, birisi bir şey anlamasın, iki aileye laf gelmesin diye zor dayanıyordum.

''Sabret Deniz, her şeyin bitmesine birkaç saat kaldı.'' diyerek kendimi motive ettim. Öyle acıkmıştım ki , açlıktan gözlerim kararıyordu. Tabi bunu çekindiğim için kimseye diyemiyordum. Kendimi yakın hissettiğim tek insan Hayat'tı ama ona her derdimi anlatamazdım çünkü benim kocam onun abisiydi ve bu devirde kimseye güven olmuyordu.

Alkışlar eşliğinde evden içeri girdiğimizde hemen  arkamızdan  görümcem ve kayınvalidem girdi. Rüzgar hiç vakit kaybetmeden beni kendisine çevirdi ve ben hemen gözlerimi kapattım. Duvağımın yavaşça açıldığını, hissettiğim esintiden anlayabiliyordum. Duvak başımdan çıktığımda gözlerimi araladım ve bakışlarımızı kenetledik. Ne ben gözlerimi ondan ayırabiliyordum ne de Rüzgar. Bir şey var bakışlarında, ben bunun adını koyamıyorum. Kayınvalide boğazını temizler gibi yapıp bizi uyardığı gibi hemen kendimizi toplayıp ona baktık. Kayınvalidemin elini öpüp, Hayat'a sıkıca sarıldım. 

'' Anne gelinle damat birbirine aşık, maşallah maşallah.'' diyerek utandırdı Hayat beni. Yüzümde istemsizce bir rahatlama ve gülümseme vardı. Sağolsun kayınvalidem de hiç huzursuz hissettirmiyordu.

'' Sen artık benim kızım gibisin, kendini eksik veya yalnız hissetme. Biliyorum yuvadan uçmak zor ama iyi düşünelim iyi olsun yavrum. Siz yeter ki karı koca olarak birbirinize saygı duyun.'' diyerek yüreğime su serpti. 

Aslında Rüzgar ile karı koca değildik, nikahımız birazdan  kıyılacaktı. Sonra yemek, dans,  halay derken gece bitecekti.  

'' Anne ben dışarı çıkıyorum, kız tarafından misafirler gelmeye başlarlar artık. Diğer misafirlerle bizimkiler ilgileniyor zaten. Herkes yavaş yavaş arka bahçede masalarda yerini almış. İyi aklına geldi masalara geçmeden önce yemeklerin konması yoksa dağıtım derken çok vakit kaybederdik. '' diyerek annesini öpüp abiye elbisesini toplaya toplaya dışarı çıktı.

Deniz ( FİNAL) Donde viven las historias. Descúbrelo ahora