BÖLÜM 41

347 21 0
                                    


Gökyüzünde yalnız kanat çırpan kuş, rüzgara karşı, asi belli. Zehrini salmış tek tabanca gibi, burkulmuş gönlü, gitmiş geçmiş, akmış hayat, yalnız belli.

Kolunu sıkan eli kavrayıp ittirmeye çalıştı. Handan, Hayat'ın kolunu acımasızca sıkıyordu. Pörtlettiği gözlerini ona dikmiş, öfkesini saçıyordu.

- Sen benim oğlumla mı kırıştırıyorsun?

Aradaki mesafeyi kapatıp kolu daha da sıktı. Hayat içinin burkulduğunu hissetti. Kırıştırmak kelimesi canını yakmıştı.

- Handan hanım!

İstemsizce sesi yüksek çıkmıştı. Kolu acıyordu.  Birisinin onları bu şekilde görmesini istemiyordu. Etrafa baktı. En azından sadece biri... Onu kurtaracak birini aradı gözleri. 

- Ne Handan Hanım ne! Konuş kız! Vallahi paralarım seni şurada.

Titreyen bedeni kaskatı kesilmişti. Gözyaşları gözlerine hücum ediyordu. Boğazına takılan yumruyu yutmaya çalıştı.

- Lütfen! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!

-YENGE!

Deniz onları gördüğünde hemen yanlarına gitti. Manzara karşısında şok olmuşken hemen Handan'ın elini sert bir şekilde itip Hayat'ı arkasına aldı. Şimdi Deniz ile Handan burun buruna kalmıştı.

- Yenge kendine gel. Naptığını sanıyorsun sen Allah aşkına! 

- Sus Deniz. Bu zilli oğlumla kırıştırıyormuş bir de evlilik hayali kurmuş. Herkesten gizli kandırdılar bizi. 

Deniz sinirle derin nefes alıp verdi. Gözlerini devirdi. Zaten çıldırmış hormonlarla zor baş ediyordu.  Yine de sesinin seviyesini normal tutmaya çalışıyordu. 

- Yenge senin kafanda var mı ? Anormal misin sen? SANA NE? Bizim haberimiz var, çocuğunun haberi var, kaç yaşında herif bırak karısı olacağı kızı kendi seçsin sen mi sokacaksın koynuna kız? Bi kendinize gelin!  Oğul sahibisiniz diye onun her şeyine hükmedemezsiniz! Bu kıza bu şekilde davranamazsın yenge Allah aşkına bir sakin ol. 

Handan işittikleri karşısında öfkeyle bağırdı. 

- Deniz hamilesin demem çakarım ağzına! Senin ailen mi? Sen kimsin? Asıl sen haddini bil! karışma bu işe, çekil git!

Hayat ağlamaktan helak olmuş vaziyette, Deniz'i Handan'dan uzaklaştırmaya çalıştıkça Deniz sesini daha da yükseltiyordu.  Bağrışmayı duyanlar telaşla sese doğru gelmeye başlamışlardı.

- Sen kimsin bana vuracaksın? Deniz'in çığlığı tüm konağı esir almıştı. Duygularını kontrol edemiyordu, kısa arayla iki olay bünyesini düşürmüştü. Tükettiği nefesle başı dönerken, bir elin onu tutup kendine çektiğini fark etti. Dayandığı göğsün üzerinden nefes alınca Rüzgar'ın kokusuyla gözlerini kapattı. Gözünden yaşlar süzülüyordu. Düşmemek için var gücüyle Rüzgar'a tutundu. 

Bağrışmalar duyulunca Bekir Ağa, Kenan ile Rüzgar'ı ne olduğuna bakması için yollamıştı. İkisi de Handan'ın Deniz'e vurmak için ettiği tehdidi duymuştu. Rüzgar içinden taşan öfkeyle ağzını açmamaya özen gösteriyordu.  Yanında duran Kenan'a doğru başını çevirdi.

- Kenan abi, saygısızlık etmek istemiyorum ama ben karımın saçımın teline zarar gelmesine engel olurken Handan yengenin dedikleri yutulur cinsten değil. Al karını buradan. Rica ediyorum. 

Rüzgar kimseye bir şey demeden Deniz'i koltuğunun altına alıp odalarına yürütürken, Avşin'den bir bardak su istedi. 

Kenan Handan'ın adına rezil olmuş vaziyette kendini iki büklüm hissederken başını tamam anlamında sallayıp dişlerini sıktı.  Yol öncesi tartışmanın büyümesini engellemek istedi. Katran karası gözlerini Handan'a dikerken elinden tutup odalarına doğru yürüdü. Kenan önde, Handan'ın elini kavramış vaziyette, Beritan'ın yanından geçip gittiler. Beritan dişlerini sıkarken Kenan'ın tuttuğu ele baktı. Toz gibi geçmişlerdi yanından, Kenan onu yok sayarak.

Deniz ( FİNAL) Where stories live. Discover now