Bölüm 45

258 18 3
                                    

Çevre illerden aşiret ağalarının, Sarafoğlu konağında toplandığı bir akşamda, konu iki gencin akıbetiydi. Fikir ayrılığı çatışmasından dolayı sesler arada yükselse de baş aşiret Sarafoğlu erkekleri ve asil ağa olan Kenan onları gür sesiyle bastırıyordu.  Kimileri Kenan'ı sevmediğinden oğlunun aşiretten men edilmesini istiyordu. Bir güç yeniği olursa ağalar arasında çatışma olursa onu yok edeceklerini düşünen de vardı,  Kenan'ın elini öpüp hürmetini eksik etmeyen de. Seveni daha ağır bastığından 7 kuşaktır aşiretlik onlardaydı. Kenan artık sekizinci kuşağın oğluna geçmesini istiyordu. 

Önündeki sehpaya eğilip ikram edilen mırrayı yudumladı. Keskin tat ağzının içinde acı bir tat bırakırken cüssesini iyice oturduğu yere iyice yaydı. Gelen telefonla birlikte oğlunun ve gelinin bu akşam geleceğini öğrenmişti.

Cebinden telefonunu çıkarıp ayağa kalktı. Kalabalıktan uzaklaşıp ücra köşede Hazar Bey'i aradı. Birkaç çalış sonrası telefon açıldı.

- Selamünaleyküm.

Telefonun ucundaki Hazar mesafeli tonuyla konuşmaya başladı.

- Aleykümselam Kenan. Haber mi var?

- Evet,  bu akşam geliyorlar, gelmek istersiniz diye haber edeyim dedim.  Şuan ağalar burada, gitmelerini bekliyorum.

- İşteyim. Akşama geleceğim.

Telefon mesafeli konuşma sonrası kapandığında Kenan geri dönerek yerine oturdu. Hararetli konuşmalar devam ederken hepsine bağırmamak için kendini zor tuttu.

- Ağalar! Yeterin!

Aniden oluşan sessizlik sonrası kimin sözünün geçtiğini hepsine gösterecekti. Fazla olmaya başlamışlardı ve Kenan'ın sabrı tükeniyordu.

- Sizin ağanız benim! Benim aşiretim yönetiyor sizi, kendinize gelin haddinizi bilin. Benim lafımın üstüne laf diyecek varsa çıksın karşıma! Oğul benim gelin benim!  

İçlerinden gudubet suratlı bir ağa Kenan'a seslendi.

- Ağam, senin oğlun yüz kızartacak ne yaptı da kız kaçırdı? Utanmaz mısın onları kabul ederken? Töre nedir bilmez misin de şimdi geçmiş karşımıza konuşuyorsun? Aynısını bizim evlatlarımız yapsa onları da böyle savunacak mıydın cezası belliyken?  Şimdi kaç tanesi örnek alır bunu da biz de affediliriz diyerek böyle utanç verici işlere kalkışır he?

Kenan kan karası gözlerinden fışkıran öfkeyle hiddetle ayağa kalkıp adama yumruk attı. 

Elinden hafif sızan kana aldırmaksızın belinden emanetini çekip havaya bir el ateş açıp namlunun ucunu adama doğrulttu. Yerde korkuyla titreyen adam Kenan'a baktı.

- Affet ağam!

- Otur yerine.

Emaneti beline geri sokup yerine geçti. Diğerleri adamı hızla kaldırıp yerine otururken etrafında toplanan 5-6 aşiret ağası kararın ne olduğunu tahmin eder olmuştu. Töreye aykırıydı bu durum. Aşiret veliahtı diye tolerans gösterilmesi hepsinin ucuna dokunuyordu.

- Benim oğlum kız kaçırmış olabilir. Kızdır, kadınıdır. Ona olan öfkem oğlum ile benim aramdadır! Soyumun devamı gelecek! İstesem şuan Murat'a devreder onun himayesi altına sokarım sizi. Öfkemle oynamayın yaparım bilesiniz. Oğlum ve gelinim gelecek. İster gönderirim ister tutarım ben ne yapıyorsam siz ona hürmet göstereceksiniz. Varsa karşı çıkan Mahmud gibi, atarım onu divanımızdan. Bir daha itibarı kalır ne aşiretliği. Bizler ağalar olarak, orta yolu bulmak için buradayız!

- Tamam da ağam, Hazar ağa kızı için haklı değil mi? 

Kenan Boğazını temizleyip su içti. Vakur duruşuyla istifini bozmadı.

Deniz ( FİNAL) Where stories live. Discover now