Bölüm 40

474 26 1
                                    

Esmerdi, telli turnaydı

gözleri kara bakışları vakurdu.

edepliydi en derininden efendiydi,

efendisiydi efendinin, efelerin efesiydi

bir geldi bir gitti bırakmadı zerresini

tekrar döner mi uzak diyarlardan, bilinmezdi.

Yıldızlardan gecenin görünmediği bir geceydi. Uzaklardan gelen böcek sesleri kesiyordu gecenin sessizliğini. Damın üstünde zıplasa gökyüzüne dokunacak gibiydi. Sevdiği birinden hediye gelen başındaki lila yazmayı düzeltti. İçinden gökyüzüne bir şeyler anlatıyordu. 

- Sen gelmeyecek misin yanımıza?

Duyduğu sesle başını çevirdi. aklından zıttını geçirirken şimdi ona Zehra gelip gelmeyeceğini soruyordu. 

- Kalabalığa karışmak yerine buradaki sessizliği tercih ediyorum şuan.

Zehra dudaklarını birbirine bastırıp Hayat'ın yanına oturdu. İkisi de aynı gökyüzüne bakıp farklı yıldızlara baktılar. Hayat derin bir iç çekti. Zehra uzaklara daldı gitti.

- Çünkü içinde çokça sen var ve hangi biriyle başa çıkacağını bilmiyorsun. Kalabalığa girmek istemiyorsun çünkü kendi zihnindeki kalabalığa karışmış haldesin. 

Hayat, içinde ona dokunan sözler karşısında gözyaşlarına hakim olamadı. 

- Kafam çok karışık ve ne yapacağımı bilmiyorum. Her koşulda kendimi seçen ben şimdi çıkmaza girmiş durumdayım. Keşke hiç gitmeseydim İstanbul'dan...

- Murat ile aran mı açıldı yine?

- Konu sadece o değil. Burada oturan  ben farklı, tek başına hayata bakış açısı olan ben farklı, kariyer isteyen bir yanım ile evlilik isteyen yanım aynı karakterde değil. Fakat kimse bu çok yönlülüğü anlamıyor, birinden vazgeçmek halihazırda kendimden vazgeçmek demek, birini seçmek, diğerini kendi içimde kendimi öldürmek demek. -

- Onlardan kimse seni anlamaz, seni senden başkası çözemez. Ama kendi çinde bir değişime hazır değilsen, kendini suya atmak için kimseyi bir daha yakma, o su zehrin olur. 

- Ne olacak bilmiyorum, inan bi puslu yolda yörüngemi kaybetmekten yoruldum. Artık hiçbir şeyi düşünmek istemiyorum. 

- Bırak su aksın, yolunu bulsun. Hadi gel, gidelim.

Zehra arkadaşını da ayağa kaldırıp damdan aşağı indiler. 

Karanlığı engelleyen ışıklar tüm konağı aydınlatıyorken, aileden çoğu kişi bahçede oturmuş çay içiyorlardı.  Kubilay Murat'ı almış arka balkonda sigara içerken sıkıntısını alıyor, Zehra da Hayat'ı almış aşağı iniyorlardı. Neyse ki içlerinde dertli olmayan tek kişi Ümmüye Teyze idi. Herkes ona destek olmak için toplanmıştı. Adamlar bir üst katta gidiş dönüşü konuşurken, arabalarla gitmek çok uzun süreceği için uçakla belli kişilerin gitmesine karar verilmişti.  Bu yüzden erken gitmenin manası yoktu. Bekir ağayla karısı konakta kalacaktı. Murat da, Hayat gidecek diye gitmeme kararı almıştı. Saçma sapan sebeplerden sürekli aralarının bozulmasına tahammül edemiyordu. Onu bir süre görmek istemiyordu. Zaten uçak biletleri alınmıştı.  O şirkette kalıp kafasını dinleyecekti.

Konağın kapısı açıldığında Deniz ile Rüzgar yürüyüşten geliyordu. Hareket ettikçe kendini daha rahat ve esnemiş hissettiği için belirli akşamlar ya kızlarla ya da kocasıyla yürüyüşe çıkıyordu. Elini göbeğine atarak içeri doğru yürürken Rüzgar Deniz'in belini kavradı. Ona bakıp gülümsedi. Varlığını hissetmeyi seviyordu. İri cüssesi altında koca adamı evi gibi görüyordu. 

Deniz ( FİNAL) Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt