BÖLÜM 9

3.4K 103 17
                                    

Bir yaz akşamı, balkonunda otururken insan, anlıyor tüm gerçekleri. Hayat, kartlarını gizli oynuyor ve kişi kukla gibi yönetiliyordu.   Duygular ve geçmiş hiçbir zaman değişmiyor.  O bir yerlerde hep var oluyordu.  Diz yarası mı bu kabuk bağlayınca geçsin? Tozlu kaburgalar ve kırık kalp arasında ömür boyu kalıyorlar, biz de buna alışıyoruz.
Her şey bundan ibaret...

Başka bir şey var mı bu hayatta? Bi sorun kendinize. Ne için varım? Niye bu dünyadayım? Gayem ne?
Hepimiz kaderle birlikte  doğuyoruz, acı çekmeyi öğrenince büyüyoruz, bununla baş edebilince de ölüyoruz. Ne anladım ben bu işten? Yıllar boyunca ailenin istediği biri olmaya çalış, 12 sene egoist öğretmenlerin lafları altında ezil, birey olman öğretilirken bireylik haklarını savununca, bilakis ağzını açınca, ceza al, şanslı olduğunu düşünüp dört sene yüksek eğitim al. Torpilin varsa hemen işe - yoksa bekle, okuduğun mesleği olma- işe gir kıçı kırık bir masada 40 yılını harca, aldığın üç kuruş maaşla evlen,  her ay mobilya öde, çocuğun olsun doğum partin olsun, ruh eşim diye kandırdığın kişi , o da, ömrünü sömürsün. Ama kendin olama. E ne kaldı geriye? 'Ne zaman mutlu olacağım, Ne zaman kendim olabileceğim ben' Diye sormaz mı insan kendisine? Bunları yaşamak mı istiyorsunuz yoksa kendiniz olmayı mı istiyorsunuz?
Ben kendim olabildiğim an özgürüm, siz işten çıkınca.

Deniz düşüncelerini defterine aktarmış dururken, Midyat'ta sıradan bir gündü. Akşam üstü esintisiyle beraber çatıda kahvesini yudumlayan Deniz, bir yandan günlüğünü tutuyordu.

Kenan dayısı  ve dedesi 3-4 gündür konağa gelmiyor. Başlarında da Kemal dayısı duruyordu.  Ara sıra Halit'te gözükmüyordu ve Deniz bunun altında bir şey arıyordu.

O günden sonra Deniz, Halit ile hiçbir şekilde muhatap olmamıştı. Ona hâlâ her şey garip geliyordu.
4 ay bir şey olmamışken bir anda olanlar olmuştu.

Yüreğini hoplatan adam evli çıkmış, bunu bilmeden önce dayak yemiş, daha üzülemeden ikinci bir şokla ondan habersiz bir başkasına verilmişti.

12 senedir abi dediği adama verilmişti. 12 senedir abi dediği adam ona senelerden beri sevdalıydı ve Deniz bu fark edememiştir. Her şey ne garipti onun için ama!

Üzülse de bazen haline gülüyordu. Kimin aklına gelirdi ki bunları yaşamak?

Ömrünün katili olan adam geldi aklına. Dedesi Bekir Sarafoğlu! Rezil bir adam,rezil bir ağalık anlayışı.
Gram sevgisi yoktu içinde. Ölse nefes alırdı hatta, yıllar sonra yaşadığını hissederdi.

Deniz uzaklara dalmış dururken, Midyat'ta kuşlar uçarken, duyduğu araba kornalarıyla irkilmişti.  Birinin düğünü vardır diye geçirdi aklından.  Hava iyice serinlemişti. Üstündeki hırkayı iyice gererek sıkı sıkı sarıldı ve ayaklarını koltuğa çekip kendisini büzüştürdü.

Aklına Handan yengesi geldi.

Daha geçen Fezar olayını herkese yayan kadın, geçen akşam anne şefkatiyle yaklaşmıştı. Hiç mi hiç anlam veremiyordu bu kadının gelgitli hallerine.  Bir gün onu rencide edecek her lafı söylüyor, bir gün geliyor bakışlarıyla koruyor. Bir kadın neden kocasının kardeşini ve kızını, ona hiçbir zararı olmadığı halde sevmez ki? Hangi sebeple yani?

Halit gelmişti aklına. Yüzü buruştu istemsizce.  Herkes çıkarı uğruna onu harcıyordu ve o gıkını çıkartıp "hayır" diyemiyordu.

Dedesi ondan kurtulmak için namusu bahane edip evlendirmek istiyor.  Halit, sevdiği için evlenmek istiyor ama birisi de çıkıp demiyor ki 'senin rızan var mı?'

Deniz'e kalsa, toplar pılını pırtını çeker gider dönmemek üzere bulunmayacağı bir yere, ömrünün sonuna kadar öyle tek başına yaşar gider. Ama ona kalmıyor işte,  çünkü onun adına konuşanlar var. Çünkü o aşiret kızı. Çünkü o doğulu.

Deniz ( FİNAL) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin