Bölüm 51

234 14 0
                                    

Aradan geçen 2 günün ardından, sessizliğin verdiği rahatsız edici herkesi mesken bellemişti. Herkes, hiçbir şey olmamış gibi susmaya devam ediyordu. Birileri birlikte olacak diye, aşiret dağılma noktasına gelmişti. Dedikodular almış başını gidiyordu. Kimileri kahvede, Kenan'ın bunu yapması için bilerek babasının ölmesini beklediğini ileri sürerken, kimileri de aşireti oğluna bıraktığını uyduruyordu. Kulaktan kulağa bilgiler öyle şekil değiştiriyordu ki, haneden kimse sokağa çıkmıyordu. Gülhezar Hanım, kendi bildiğini okuyarak itibarını toplamak için komşularına kahve içmeye gitmiş, orada Handan için verip veriştirmişti. Öyle güzel oynamıştı ki oyununu, inanan kadınlar akşamları kocalarına anlatmıştı. Sözde oğlu Kenan, yeni bir eş almış ve bundan zaten karısının haberi varmış. Handan ahlaksızmış, gitmeyi tercih etmiş.

Babasının ağırlığı olmasa gitmesine izin vermezdi ya, boynunun ezildiği yerde yediremediği de buydu. Onun da üzerine kuma gelmişti hatta bir çocuk peydahlanmıştı. Üstelik kocası gözünün önünde o kadına aşıktı. Ne acılar çekmişti gitmemişti. Bununla övünüp anca kendini kıyaslıyordu.

Kenan, sadece işe gidip geliyordu ve otel köşelerinde yaşamaktan sıkılmıştı. Beritan'ın eşyalarını toplaması için beklemişti ve ikisi de hazır olduğundan, bu akşam el ele çıktıkları konağa el ele girecekti. Her nasıl olsa alalacele imam nikahı da kıyılmıştı. Yakında boşansın, resmi nikahına da alacaktı. Handan'ın üzüleceğini biliyordu, kendisi de üzülmüştü onun bu düştüğü duruma. Ama işleri zorlaştırmadan kendi rızasıyla gittiğini öğrenince rahatlamıştı. Artık hayatında zorluk istemiyordu. Artık o yatağa girdiğinde, evine girdiğinde huzur istiyordu ve huzur, aşık olduğu kadındaydı. Şartlar o duruma getirmeyeversin, insan her şeyi yapıyordu.

"Kimin ahını aldı bu soyad" diye düşünürken elindeki tespihi sıktı. Karanlık düşünceler içinde geçmişi anımsadı. "Fezar mı, Halit mi? Sırf güçlü aşirete gitmesin diye onu türlü belalara düşürdüğümüz öz yeğenim mi? Affettiremedim mi yeğenime kendimi? Onun ahı mı bu kara bulutlar?"

Uzaklara dalarken elindeki baba yadigarı tespihi sıktı. Babasının bunu yaşananları görmediğine bir nebze olsun iyi hissetmişti. Garson kızın önündeki kahveyi aldığını fark etmemişti. Küçük kız doğrulurken, arkadan damadı Rüzgar'ın ona doğru yürüdüğünü gördü.

Ayağa kalkıp tokalaştıklarında Kenan oturması için işaret etti.

- Hoş geldin Damat, hangi rüzgar attı seni yanıma?

Rüzgar, kabanını çıkartıp kalın bacaklarını sarmalayan pantolonun uçlarını tutup hafif yukarı çekerken iyice geriye yaslandı. Yüzünden anlaşıldığı üzere ciddi bir mesele vardı.

- Hoşbuldum Kenan dayı. Konuşmamız gerek diye düşündüm.

- Elbette size kapım her zaman açık. Yeğenim, eh..

Uzaklara dalıp gittiğinde, o doğacak bebek aklına geldi.

- Yeğenim, bebek nasıl? Afiyetteler inşallah?

Rüzgar gülümseyip karşılık verdi.

-İyiler çok şükür. İsmini Gülvera koymaya karar verdik.

- Maşallah, adıyla yaşasın inşallah.

- Amin, Kenan abi, samimiyetimden dayı diyorum. Ben seninle şu meseleyi konuşmaya geldim.

Rüzgar öne doğru eğilirken yanından geçen garsona işaret yaparak iki çay söyledi. Dirseklerini dizlerine dayararak Kenan'a odaklandı.

- Beritan, bizim aile dostumuz, çok küçüklükten beraber büyüdük, ablam gibidir. Keza kız kardeşi Zehra, canımdır. Özüm gibi korudum kolladım ama özel hayatlarına müdahale edemem. Kusura bakma durum bunu gösterdiği için söylüyorum, evli bir adamla beraber olacak kadar olması da beni ilgilendirmez.

Deniz ( FİNAL) Where stories live. Discover now