BÖLÜM 28: DERİN'İN AĞZINDAN - CEHENNEM

14.2K 686 39
                                    

Toz katmanları ve geçmiş günler.

Söyleyemediğim şeylerin pusu içinde soluyor şimşekler.

Buna rağmen ellerimin bağlı olduğunu söyledim.

Zaman değişti ve şimdi ilk sefer için özgür olduğumu keşfettim.

Her şeyle içiçe hissediyorum şimdi.

Zamanın içindeki yaşam ne kadar garip şimdi. 

*

Telefon, elime mıhlanmıştı sanki. Elimden bırakamıyordum ve zihnimdeki çığlıkları susturamıyordum. Kulağıma gelen ses, sadece telefonun sahibine ulaşılmadığını söylüyordu ama duymak istediklerim bunlar değildi. Orada neler oluyordu? Birşeyler yolunda gitmiyordu ve ayaklarım yere çivilenmiş, hareket etmiyorlardı. En son duyduğum ses, Dünya'nın kulağımdan silemediğim çığlığı olmuştu ama buna inanmakta bile güçlük çekiyordum. Dünya'ya birşey olduğu düşüncesini hemen kovarak, yapacağım atağı planlamaya başladım. Tanrım! Doğru düzgün düşünemiyordum bile. Bana neler oluyordu böyle? Ben korkmazdım ki. Hayatta hiçbirşeyden, hiçkimseden korkmamıştım bu zamana kadar. Canım sürekli namlunun ucunda olmasına rağmen, kaybedecek hiçbirşeyimin olmaması, beni güçlü ve kırılmaz yapıyordu. Ama şu an güçlü değildim. Korkuyordum.

Dünya'nın saçının teline gelecek zarara karşılık tüm dünyayı karşıma alırdım. O benimdi. Ve bildiğimden emin olduğum birşey varsa o da; benim olana hiçkimse dokunamazdı. Öfkeyle telefonu yere fırlattım. Ağzımdan çıkan hiçbirşeyi kulağım duymuyordu ama bu benim umurumda bile değildi. Sarp'ı ve Efe'yi bugüne dek hep oyalamış, Dünya'nın adı geçtiğinde konuyu değiştirmiştim. Onu öldürmeyecektim, hayır. Bunu asla yapmayacaktım ama onlar bunu böyle biliyorlardı ve eğer bugüne dek hiçbirşey yapmadan öylece kendi köşemde kaldıysam bunun mutlaka bir sebebinin olduğunu düşünüyorlardı. Bir planımın olduğunu düşünüyorlardı çünkü bu hep böyle olurdu. Kurban belli olurdu, ben bir plan yapardım ve onu yukarıya gönderip, etrafı temizlerdik. Ama şimdi. Lanet olsun ki, durum şimdi başkaydı. 

Yıllardır kendime verdiğim sözü tutamamıştım. Asla aşık olmayacağım, diye geveleyen ağzımın tam ortasına şimdi bir yumruk patlatmak istiyordum. O bana canlı olduğumu hissettiriyordu. Hala atan bir kalbimin olduğunu hissettiriyordu. Ben. Aşık olmuştum. Adını duymaya bile katlanamadığım o güçlü duygu işte şimdi beni de bulmuştu ve ben tehlikenin henüz yeni farkına varıyordum. Bu duygu insanı güçsüz yapardı. İnsanı savunmasız bırakırdı. Kemiklerini bile toza dönüştürebilecek kadar güçlü bir illetti ve ben başarılı katil, umutsuz vaka Derin Yiğit; kalbimi küçük bir kıza açmıştım. 

Yıllar önce neler yaşadığımı sadece Tanrı ve ben bilirdim. Yıllardır benim yüzümden hayatına son veren bir kızın gölgesinde yaşıyordum ve Dünya beni saklandığım kuytu köşeden çekip çıkartmıştı. Bana sadece büyük gözleriyle bakması bile bunu yapmaya yetiyordu. Bu hataydı. En başından beri yapılmaması gereken bir hata. Dünya bize bir iş olarak verildiğinde, plan yapmadan, direk onu öldürmeliydim. O, en doğru hatamdı. Ve ben, artık istesem de onu bırakamazdım. 

Az sonra gürültünün sebebini merak eden bakışlarla beni süzen Sarp ve Efe, kapı eşiğinde durmuş beni seyrediyorlardı. Beni bu kadar sinirli olarak ilk görüşleri değildi ama her seferinde aynı surat ifadesiyle bakarlardı. Sarp, bir adım atarak bana yaklaştı. Yerden aldığı telefonu masanın üzerine koyarak, yerdeki parçalarına göz gezdirdi. Ona her şeyi anlatmak için vaktim yoktu. Bir plan için de vaktim yoktu. Arabanın anahtarlarını alarak, hızla evden çıktım. Arkamdan geldiklerini gördüğümde, içim daha rahattı. Ben Rüzgar'la ilgilenirken onlar da Dünya'yı dışarıya çıkartabilirlerdi. Orada kaç kişiyle karşılaşacağımı bilmiyordum ve Dünya'nın hayatı tehlikeye atamayacağım kadar değerliydi. Sarp artık endişeli görünüyordu. Efe'yse her zamanki umursamazlığı ve sakinliğiyle beni süzüyordu. 

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin