BÖLÜM 6: FEDAKARLIK

28.1K 1.2K 31
                                    

Yorgun gözlerimikırpıştırarak beni izleyen güzel gözlere baktım. Bu gözler bana gerçekten iyi geliyordu. Bacaklarımın eskisi kadar ağrımadığını farkedince hafifçe gülümsedim. Boğazımda kalan kuru ağrının sebebi, nefes almaya çalışırken sarfettiğim efordandı ve burnumda takılı olan borudan gelen oksijen bile yeterince iyi gelmiyordu.

Parmaklarımı kıpırdatmaya çalıştım. Eklemlerimi zorluyordu ama yine de güçlüydüler. Uzun süren sessizliği ilk ben bozdum. Çatallaşmış ses tonumun aslında hissettiğim kadar iyi gelmediğini farkettim. Daha güçlü çıkarmaya çalışarak hafifçe öksürdüm. Bu krizler vücuduma verebişldiğinin en iyisi kadar acı veriyordu ama bunu belli edemezdim. Güçlü olduğumu ve bunlardan çok daha kötü şeyler yaşadığımı ama atlattığımı anlatmak isterdim ama dilimin ucuna gelen kelimeleri hemen def ettim.

"İyi hissediyorum. Hatta fazla iyi. Kaç saattir yatıyorum? Annem endişelenmiştir." 

Buruk gülümsemesinigördüğüme eminim. Kendimi daha kötü hissetmeme sebep olmuştu. Çatılan kaşlarımın üzerine dökülen saç tellerini kulağımın arkasına alarak sordum.

"Soru çok basitti. Neden seni güldürdü?" Sesim kırılmışım gibi çıkmıştı. Kendimden o an nefret ettim.

"Dünden beri buradasın Dünya. Annen aşağıda, çıkış işlemlerini hallediyor." 

Dünden beri? Dünden beri, burada öylece uyuyor muydum? Burun deliklerimi daha çok açarak saçlarımı koklamaya çalıştım. Gözlerimin altındaki morlukların daha koyusunu hayal ettim. İstesem bundan zavallı görünemezdim herhalde. Yunan Tanrısı gibi çocuğun karşısında olduğum kılığa bak, diye düşündüm. Bu hiç adil değildi. Gözlerimi yerdeki aptal hastane terliklerine çevirerek, bulut olup yukarı yükselmeyi bekledim ama olmadı. Kendimi berbat hissediyordum. 

Elindeki büyük su şişesiyle içeri girer girmez, içimden yükselen sarılma hissini yansıtan gözlerle baktım anneme. Diğer elinde tuttuğu küçük çantası ve dünden beri üzerinde olduğunu düşündüğüm, biraz kırışmış krem rengi gömleği inceledim. Aslında, oldukça iyi görünüyordu. Tek kızı hastanede yatan bir anne gibi değildi. Evden çıkmadan önce en sevdiği çantasını takacak kadar kendinde miydi benim kriz haberimi aldığında. İstemeden de olsa dolan gözlerimi saklamaya çalışır gibi bakışlarımı hemen yere çevirdim. Belki de ilaçların etkisiyle her şeye mırıldanan, sulugöz bir kız olma yolundaydım  ve düşüncesi bile miğdemi bulandırmaya yetmişti. 

"Çıkıyoruz. Çok bile kaldık, doktor iyi olduğunu söyledi." Yüzüme bile bakmadan, yatağın kenarında duran cep telefonuna uzanırken söylemişti. 

"Taksi çağırıyorum ve evimize gidiyoruz." 

Derin hemen atıldı. 

"Gerek yok efendim. Arabam bahçede, sizi ben bırakmak isterim." 

Sesi kadife gibiydi ve muhtemelen hayatında saılı kere bu kadar saygılı konuşuyordu. Şaşkın gözlerimi tekrar yere çevirdim. Ona bakmaya bile korkuyordum. Ona baktığımda bakışlarımı uzun süre alamıyordum çünkü.

"Seni tutmayalım ama biz taksiyle gitsek daha iyi olacak." Annemin sesi bir kalıp buz gibi çıkmıştı ve hayretle yüzüne bakmama aldırmadan odadan çıktı. Çıkaken hastanenin adresini tarif ettiğini duydum. 

"Neden böyle yaptığını bilmiyorum." diye itiraf ettim. 

"Sorun değil. Senin için yeterince endişenmiş, buyüzden gergin."

Sesi bana bir şeyleri kanıtlamak ister gibiydi. Nedense hiç katılamıyordum. Bunu söylemek zor gelecek ama annemin benim için hiç endişelenmediğini düşünüyordum. Aklımdan geçenler hızla kalbime dolmaya başladı. Hisler yanılır mıydı? Yanılıyore olmasını çok istedim. 

SİYAHWhere stories live. Discover now