BÖLÜM 13: KENDİNE YAPILAN İTİRAFLAR

18.8K 797 51
                                    

Kulaklarım duyduğuna inanamıyormuş gibi uğuldamaya başlamıştı. Beynimin sağ tarafına giren ağrıyı hissetmemek elde değildi. Orda durmuş, öylece onu izliyordum. Dudakları kıpırdamıyordu ama gözleri sürekli hareket halindeydi. Gözlerime bakamıyordu. Oysa ben, tam da şu an gözlerimin tam içine bakmasını istiyordum. 

Arkadan Naz'ın ayak sesleri geliyordu ama ben hala orada heykel gibi donmuş kalmıştım. Parmağımı bile kıpırdatamıyordum. Az sonra yanımıza geldi.

"Cevap versene kim gel-"  ağzı açık kalmıştı. Derin'i her gördüğünde, yüzü bu hayranlıkla kaplanıyordu. 

"Derin? İçeri gelsene." 

Derin elini hayır der gibi sallayarak kibarca reddetti. Oysa kibarlık, hiç ona göre değildi.

"Söyleyeceklerimi söyleyip gideceğim. İşlerim var." dedi soğuk bir şekilde. 

Şimdi de Naz'a hesap mı veriyordu? Nereye gideceğini, ne yapacağını söylüyor muydu ona? Okulda onları bir kaç kez konuşurken görmüştüm ama bu kadar yakın olduklarını bilmiyordum. İçimde birşeylerin acıdığını hissettim. 

"Seni dinliyorum." dedi kıkırdayarak Naz. Bense hala kapının yanında bekliyordum. Her şey gözümün önünde oluyordu ama hala gördüklerime inanmak istemiyordum.

"Okulun düzenlediği partiyi duymuşsundur? Benimle gelmeni çok isterim."

Çok isterim? İstersin tabi, o dururken benimle mi gitmek isteyeceksin? Gidin ya, valla hiç sorun değil. Umarım içkinize biri fare zehri katar. Yok yok son söylediğimi içimden gelerek söylemedim. Söyledim mi yoksa?!

Naz mest olmuş bir şekilde ellerini birleştirerek kocaman gülümsedi. 

"Tabi ki isterim! Parti 8'de başlıyor. Beni 7 buçukta almaya gel." 

"Tamam."

Bok yiyin!

Mutfağa gidip, kendime kahve yapmaya başladığımda Naz hemen arkamdan benimle gelmişti. Ağzı kulaklarına varıyordu ve yerinde duramıyordu. Kupayı alıp, ocağın karşısındaki masaya oturdum. Tam karşıma oturdu. 

"Gördün değil mi? Derin kapıma kadar gelip, beni partiye davet etti!" 

Aslında burası benim kapım!

"Nasıl baktı bana gördün değil mi? Nasıl istekle sordu! Aslında belliydi beni davet edeceği ama yine de bu kadarını beklemiyordum ne yalan söyleyeyim." 

"Nerden belliydi?" Sesimin tonundaki imayı geriye atmak istedim ama çok geçti.

"Okulda sürekli bana yakın davranmasından. Bugün kızlar bile söyledi. Herkese buz gibi davranan Derin Bey, senin kuyruğundan ayrılmıyor ne ayak, dediler. O da diğerleri gibi kapıldı bana işte!" 

"Diğerleri gibi.." 

"Efendim?"

Çok kısık sesle söylemiştim. Duymaması normaldi. İyi hissediyormuş gibi davranmaya devam ettim.

"Ne giyeceksin, diyorum."

"Pembe, üstü krem rengi mini elbisemi! Ya da mor taşlı pileli elbise mi mi giysem? Yok yok siyahı giymeliyim. Aman ne siyahı ya, hiç bana göre değil! Gidip ne giyeceğime karar vermeliyim."

Hızlıca üst kata çıkarak, beni mutfakta yalnız bıraktı. Haklıydı, siyah ona göre değildi.

Siyah, benim rengimdi. Bugüne kadar kimseyle samimi olamamıştım. İnsanları küçümsediğimden değil, onların alışık olduğu durumlara alışamamamdan kaynaklanıyordu. Hiçkimseye ilgi duymamıştım ya da aptal aşk filmlerindeki gibi kimseden hoşlanmamıştım. Sadece... Bu sefer farklıydı. Derin, bana olduğumdan farklı hissettiriyordu. Onun yanında daha çok nefes almak istiyordum. Onun kokusunu içime çekip, hiç bırakmamak ya da saçlarının arasından parmaklarını geçirdiğini izlemek istiyordum. Gözlerine saatlerce bakmak, ses tonunu sonsuza kadar hatırlamak istiyordum.  

Hayatımın hiçbir döneminde, hiçkimseye karşı hissetmediğim bu duyguları Derin'e karşı hissetmem en büyük şanssızlığımdı; şimdi anlıyordum. Derin, hiçbir zaman benim gibilerden etkilenmezdi. Naz gibiler dururken, ben hep ikinci plandaydım. Naz, hayatındaki her erkeğe aşık olduğunu söyler dururdu. Onun pek çok aşkı vardı, neden benimkine de sahip olmak istedi ki?

-

Televizyonun karşısında oturmuş, önümdeki koca tabaktan mısır yerken filmin ortasında olmama rağmen konuyu hala çözememiştim. Belki de aklımı vermediğimdendir, diye düşündüm. Naz, az önce Derin'in arabasından gelen korna sesiyle evden çıkmıştı. Birlikte olduklarını düşündükçe içim daha çok sıkışıyor, mısır yeme isteğim daha da artıyordu. 

Telefonuma gelen mesajla irkildim. Mesaj, sınıfın dedikodu makinesindendi. Partiye katılmanın zorunlu olduğunu ve çoktan başladığını, bir an önce gelmem gerektiğini yoksa öğretmenle karşı karşıya geleceğimi yazmıştı. 

Yüzümü ekşiterek mesaja uzun süre baktım. Haklıydı, sırf okul idaresi bu partiye büyük bir bütçe ayırdığı için gitmek zorunluydu. Ve ben o suratsız kadınla kavga etmek istemiyordum. Ama elimden ne gelirdi ki? Gidip, Derin'le Naz'ın nasıl eğlendiğini mi izleyecektim? Yüzümü yastığa kapatarak koltuğu dövmeye başladım. Tam o sırada kulağıma gelen ses, bütün dikkatimi çekmeyi başarmıştı. 

Ses filmden geliyordu. İri bukleleri ve göğüs dekolteli kadın, karşısındakine nasihat veriyordu. O replik aklımı başıma getirmeye yetmişti. Bazen izlediğiniz bir film, okuduğunuz bir kitap hayatınızı değiştirecek kararlar almanıza sebep olur ya; bu replik de bana ihtiyacım olan gücü vermişti.

"Öylece duracak mısın? Gerçekten bu kadar kolay mı pes edeceksin? Ayağa kalk ve insanlara canının yanmadığını söyle. Hadi yap, şimdi, hemen!" 

Televizyona uzun süre baktıktan sonra, haklı olduğunu düşündüm. Neden bütünüyle hayal kırıklığı yaşıyordum ve daha da önemlisi bunu Derin'e hissettiriyordum ki? Mutsuz mutsuz evde oturduğumu düşünmemeliydi. Onun için üzgün olduğumu düşünmemeliydi. Şimdi odama gidecek, yapabildiğimin en iyisini yapacak ve çok eğlenecektim. Kimse, canımın ne kadar çok yandığını bilmeyecekti. 

Dolabın kapağını açarak, tek gece elbisemi elime aldım. Bundan başka giyecek elbisem yoktu ama bu da işimi görürdü. Simsiyahtı ve tüller sayesinde uçuşuyordu, ferah görünüyordu. Önü tamamen kapalıydı ama beli tamamen açıktı. Kolsuzdu ama sorun değildi, parti kapalı mekandaydı ne de olsa. Hemen üzerime geçirdim ve saçlarımı toplayarak, sırtımı açıkta bıraktım. Gözlerime siyah tonlarında bir makyaj yapıp, altına Naz'ın bavulundan ödünç aldığım (o bunu bilmese de) siyah topukluları giydim. Artık tamamen hazırdım, yürüyebilsem daha iyi olacaktı ama umursamadım. Bugün bunlarla yürümek zorundaydım. 

-

İçerisi tamamen karanlık değildi ama ışık çok loştu. Neredeyse bütün okul oradaydı ama beni Derin ve Naz ilgilendiriyordu. Hiçbir yerde göremiyordum ve bakmadığım tek yer, terastı. Kalabalığı yararak güçlükle terasa çıktım. İlerleyerek etrafa bakmaya çalıştım ama burada da yoklardı. O sırada kapanan teras kapısıyla arkamı dönmem bir oldu. Tek eli hala kapı kolundaydı ve gözleri tam gözlerimin içine bakıyordu. Huzursuzca kıpırdanarak, olanları anlamaya çalıştım.

*Medyadaki, kapıda beliren kişi. Sürpriz! Yeni karakter! 

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin