BÖLÜM 14: TEHLİKELİ OYUN

18.1K 821 52
                                    

Kapı kolundaki elini geri çekerek, ceketini düzeltmeye çalıştı ama zaten kusursuz görünüyordu. Büyük gözleri ve kumral dağınık saçlarıyla oldukça yakışıklıydı ama Derin'i ilk gördüğüm andaki hissettiğim hiçbir şeyi onda hissetmemiştim. Derin'in benim için özel olduğunu, her şey yüzüme bağırıyordu adeta. Üzerindeki takım elbise, ona göre dikilmiş gibiydi. Hemen burnuma gelen keskin parfümü beni rahatsız etmişti. 

Yanıma gelerek, elini dostca uzattı. Ben de uzattığımda, gülümseyerek kusursuz dişlerini gösterdi.

"Adım, Rüzgar. Bu okula yeni geldim."

Sadece bakıyordum. Ne söyleyeceğimi şaşırmıştım. Okula son zamanlarda ne kadar çok kişi kayıt yaptırıyordu böyle? O da uzunlar gibi bu okul için fazla parlaktı. Onlar gibi, yaşıtımdan çok benden büyük gibi duruyordu ve her yeri para kokuyordu. 

Elimi uzatarak, aynı nazik ses tonuyla karşılık verdim.

"Ben de Dünya. Memnun oldum." 

"Ben de çok memnun oldum." dedi kendinden emin sesiyle. 

Aklıma hemen, Derin'le böyle resmi bir tanışmamızın olmadığı geldi. 

"Soğuk değil mi? Ne aradığını sorsam, densizlik yapmış olur muyum?" 

Hemen başımı iki yana salladım.

"Hayır, olmazsın tabii. Arkadaşlarımı arıyordum ama burda değillermiş." Ellerimle üşüyen kollarımı ovuşturarak son kez terasa göz attım. Yanıma gelerek, az önce üstünde gördüğüm ceketini omuzlarıma attı. 

"Hasta olmak istemezsin değil mi? Ah, aslında bunu kavalyenin düşünmesi gerekli öyle değil mi?"

Olmayan kavalyem mi? Tabi canım, tabi ki onun düşünmesi gerekir.

Başımla kibarca teşekkür ederek, cekete daha sıkı sarındım. Hava gerçekten çok soğuktu.

"Öyle biri yok." diyebildim gülümseyerek. 

Gözlerini kocaman açarak gülümsemeye başladı. Tek kaşı kalkmıştı ve bu onun biçimli suratına afacan bir ifade getirmişti. 

"Gerçekten mi? İnanmakta güçlük çekiyorum. Bu kadar güzel bir kız yalnız bırakılmamalı bence." diyerek bir adım daha yaklaştı. 

Hayatımda ilk kez, birisi benim için bu cümleleri kuruyordu ve doğrusunu söylemek gerekirse bana az da olsa iyi gelmişti. 

Gülümseyerek karşılık verdim. İltifat edildiği zaman karşılığında söyleyecek tek kelime bulamıyordum. Aniden kızaran yüzüm beni tam bir aptal gibi gösteriyordu.

"İzin verirsen, bu gece yanında olmak isterim."  Kolunu hafifçe yana doğru açarak, elimi koymam için boşluk bıraktı.

"Kavalyen olmama izin verip, beni mutlu etsen?" 

Duyduklarıma şaşırmak kelimesi kesinlikle az kalırdı. Bu kadar yakışıklı biri neden benimle ilgileniyordu ki? İçeride benden daha güzel bir sürü kız vardı. Gururum okşansa da buna bir anlam verememiştim. İçimden bir ses bunu kabul etmemem gerektiğini söylerken ben; kabul et ve bütün gece, Derin'in önünde bu çocukla dans et, diyen tarafımı dinledim. İlk kez böyle bir oyunun içinde olacaktım ama Rüzgar'ın da sayesinde atlatacağımı düşündüm. Hiç tanımadığım bir yabacıya neden bu kadar güveniyordum, bilmiyordum. 

Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirererek elimi bana açtığı boşluğa soktum. Bu gece olduğumdan farklı bir ben olacaktım. 

Kolunu biraz daha sıkarak, elimi kavradı. Kolları gerçekten çok kaslı ve güçlüydü. Koluna girmemle yüzü aydınlanmıştı ve ağır kapıyı tek seferde açarak yolu gösterdi. 

İçerisi, dışarıya oranla daha gürültülü ve tabi ki daha sıcaktı. Hemen boş bulduğumuz bir masaya oturarak, konuşmaya başladık. Sıcak kanlılığıyla bana kendimi iyi hissettiriyordu. Garsona verdiği siparişle beraber, tekrar bana dönüp muhteşem gülümsemesini takındı.

"Ben çok konuştum galiba, bana kendinden bahseder misin?" 

Sürekli kendinden bahsetmesi, heyecanlı heyecanlı birşeyler anlatması hoşuma gitmişti. Beni gerçekten önemsiyordu. Nerden geldiğini, neden geldiğini, her şeyi anlatmıştı. Gözüm ara sıra Derin'le Naz'ı arasa da, çoğunlukla onu dinlemiş ve gerçekten eğlenmiştim.

"Aslında, benim anlatacak pek birşeyim yok." dedim biraz mahçup. Onun kadar ilgi çekici şeyler yaşamamıştım. Ne anlatabilirdim ki? Şimdi yanımda bir annem bile yoktu.

"Herkesin anlatacağı şeyler vardır." dedi anlayışla. Gülümsedim. Belki de bu kadar soğuk olmamlıydım. Kendime verdiğim sözü hatırladım. Bugun farklı biri olacaktım. 

Duvarlar yok! Mesafe yok! Eğlenmek var!

"Okula pek de yakın  olmayan bir yerde oturduğum için her gün geç kalırım. Okuldan ve içindekilerden nefret ederim ve tek hobim yemek yemek." dedim hızlıca. 

Bu da çok mu açık olmuştu? Aldırış etmeden devam ettim.

"Yalnız yaşadığım için büyük bir film arşivim var. Her türden film izlerim ama en çok korku filmlerini severim." 

Gülümsedi. Bu tuhaf bir gülümsemeydi. Eline aldığı kadehi bana doğru uzattı. Havaya kaldırarak benden de aynı hareketi bekledi ama ben daha önce hiç içmemiştim. 

Aklıma Naz'ın bana "artık büyü" demesi gelince gülüşümün yarım kaldığını hissettim. Kimbilir, şimdi Derin'le hangi köşede eğleniyordu? Ortalıkta görünmüyordu, bu canımı iyice sıkıyordu. 

Hemen önümdeki kadehi alarak onun kadehine değdirdim. Gülümseyen gözleri kadehime kaydı. Tek yudumda hepsini içip, bardağını önüne bıraktı. Ben de aynı şekilde tek seferde hepsini içerek, kendi rekorumu kırmıştım. Tadı tuhaftı. Acıydı ama insan bu tada doyamıyordu. Elimi havaya kaldırarak, bir tane daha sipariş ettim. 

Rüzgar'ın yüzündeki memnun ifade kendime olan güvenimi daha da yerine getiriyordu. Ağzımdan çıkan her kelimeyi ilgiyle dinliyor, dakikalarca o konu hakkında konuşuyordu. Sık sık üşüyüp üşümediğimi soruyor, omuzumdaki ceketinin orda kalmasını için ısrar ediyordu. 

Sipariş ettiğim ikinci kadehi elime almıştım ki, karşıdan bana bakan bir çift gözle karşılaştım. Derin'di bu. Gözlerinde elle tutulur derecede bir gerginlik vardı. Gözleri öfke saçıyordu. Yanında hiçkimse yoktu ama masadaki küçük çanta Naz'ındı. Çenesi gerilmişti, dişlerini sıkarak bize doğru bakıyordu. 

Tam olarak görmek istediğim ifadeydi bu, gülümseyerek Rüzgar'a döndüm. Bu gece, benim daha çok eğlendiğimi görmesini istiyordum. 

*Medyadaki, Rüzgar.

SİYAHWhere stories live. Discover now