BÖLÜM 34: ÖLÜ KIZIN GÜNLÜĞÜ

16.1K 672 12
                                    

   Gözlerimi açtığımda beni karşılayan ilk görüntü, tam karşımdaki büyük aynaydı. Büyük yatağın tam karşısındaki bu aynaya uzunca baktıktan sonra öfkeyle soludum. Aynanın hemen yanındaki büyük dolabın heybetli görüntüsü, bu büyük odada hiç sırıtmıyordu doğrusu. Hatta küçük bile duruyordu. Yatağın iki yanındaki büyük, gösterişli abajurlar ve hemen altlarında birkaç kitap vardı. Yerdeki halıların kalitesi yüz metre öteden bile belli olan cinstendi. Neredeyse, güzel bir tatilin ortasında, lüks bir otel odasındaymışım gibi hissedecektim. Tabii, kapının kilitli olduğunu bilmeseydim.
Düşündüğümün aksine, Demir'in emir verdiği adamlar bana oldukça nazik davranmışlardı. Belki ellerimi bağlarlar ya da ağzımı kapatırlar diye düşünürken, bir şey isteyip istemediğimi sormuşlardı. Sadece kapıyı üzerime kilitleyip sessizce uzaklaşmışlardı. Ah, kesinlikle acınacak halimde yolunda giden tek şey bu olmuştu belki de. Yeterince kötü şey yaşadıktan sonra bir de kötü muameleyi kaldıramazdım. Kimi kandırıyorum? Tabii ki kaldırırdım. Dünya'ydım ben. En kötülerine bile dayanabilmiştim ve bu adam beni yıkmak için kesinlikle fazla güçsüz kalırdı. Yavaşça yatağın içinden çıkarken, pervazında güzel desenler bulunan pencerelere yöneldim. Başım çatlayacak gibiydi. Ağrı bütün bedenimdeydi ama başımdaki ağrıya katlanamıyordum. Küçük çekmeceleri karıştırırken, güçlü bir ağrı kesici bulmayı diledim ama havamı almıştım. Çekmeceler boştu. Halbuki oda her zaman kullanılan bir oda gibi görünüyordu. Tekrar yatağın üzerine çökerken, aşağıya düşmüş omuzlarımı dikleştirmeye çalıştım. Burada olmazdı. Umutsuzluğa düşeceğim en son yer burasıydı. O pisliğin yüzünde bir daha tek bir zafer gülümsemesi dahi görmek istemiyordum. İçim kan ağlasa da, kalbim paramparça olsa da evime, yatağıma gömülene kadar tek damla yaş dahi dökmemeliydim. Güçlü görünmeye çalışmak dahası gerçekten öyle hissetmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Sakinlikle derin bir nefes aldım. Derin beni aramaya çoktan başlamış olmalıydı. Bulurdu, beni ancak o bulabilirdi. Ona güvenim tamdı. Derin, beni bu sıkıştığım yerden çekip çıkartabilecek tek kişiydi. Ben sadece biraz daha sabretmeliydim. Ona ancak sakinliğimi koruyarak yardım edebilirdim. 

   Kapının hemen yanındaki çantama ilişti gözüm. Dün, elimdeydi ama sonra birden ortadan kaybolmuştu. Beni buraya getirirken, onu da getirmiş olmalıydı iri kıyım adamlar. Kabul etmeliyim ki korkutucu görünüyorlardı. İçinde ağrı kesici bulabileceğimi düşünerek çantayı karıştırmaya başladım. İhtiyacım olunca hiçbir zaman bulamazdım bu ilacı. Öfkeyle soluyarak, bulduğum yere fırlattım. Tok bir gürültüyle içinden çıkan küçük deri defter bütün dikkatimi ona vermeme sebep olmuştu. Tabii! Aptal kafam! Bu defteri oraya koyduğumu nasıl unutabilmiştim ki? Derin'in evinde kalırken, odadaki çekmecede bulduğum defterdi bu. Kilitli defter. Kimseye belli etmeden, pantolonumun beline sıkıştırıp eve getirmiş, zaman bulduğumda okumak için çantama koymuştum. 

   İlk iş, sivri bir alet bulup kilidini açmaktı. Hemen etrafı kontrol etmeye başladım. Çekmeceler, dolaplar, elimin uzandığı her yer! En sonunda yatağın altında bulduğum dolma kalemle deftere bakarak sırıtmaya başladım. Derin'in günlüğü olabilir miydi? Hiç ihtimal vermiyordum doğrusu. Gözümün önüne gelen görüntüyle kıkırdamaya başladım. Yatağına uzanırken günlük yazdığını düşünmek herhalde çok çılgınca olurdu. Sanırım deliriyordum. Dün yaşadığım onca şeyden sonra oturmuş bir deftere bakarak gülümsüyordum. Sarp'a ait olduğunu da düşünmüyordum. Belki Efe'ye ait olabilirdi. Onun mizacı diğerlerine göre daha yumuşaktı. Ondan günlük tutmasını bekleyebilirdim. Kilidi sonunda kırdığımda, burnuma gelen eskimiş kağıt kokusuyla mest olmuştum. Eski kokuyordu. Eskimiş... İçindeki anıların kokusunu alabiliyordum. Belki de sıradan bir not defteriydi. Okumadan bilemezdim ki! Heyecanla ilk sayfayı çevirdiğimde karşıma çıkan isim bana tanıdık değildi. Sararmış kağıdın tam ortasında büyük harflerle "SİMAY" yazıyordu. Kim olabilirdi? Kalbimin ortasına düşen heyecanla olduğum yerde kıpırdandım. Defteri elime alarak, arkama yaslandım ve diğer sayfayı çevirdim. Bu, tahmin ettiğim gibi bir günlüğün sayfalarıydı ve tarih bir kaç sene önceyi gösteriyordu. Yaptığım şeyin yanlışlığı vicdanımı rahat ettirmese de son sayfasına kadar okuyacaktım. Nasıl dayanabilirdim ki? Derin'le bağlantısı bulunan bir kızın günlüğü parmaklarımın arasındaydı. Derin'in geçmişine dair bir şeyler öğrenme şansı parmaklarımın arasındaydı ve ben bu şansı geri tepemezdim. Naz'a bunca yıldır inanacak kadar saf olabilirdim ama bu defteri okumadan çantama geri koyacak kadar salak değildim. Usulca gözlerimi günlüğün başladığı sayfaya çevirdim.
   

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin