BÖLÜM 20: MASKE

15.9K 753 68
                                    

*Bir buçuk saat önce. 

"Hiç eve gidesim yok, bir  tatlı daha söyleyelim mi?"  

Naz kollarını Derin'in boynuna dolayarak, söylediği sözün son kelimesini uzatmıştı. Kurduğu her cümlede, son kelimeyi ağzında yayarak söylüyordu ve bu, genç adamın miğdesini bulandırmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu.

Naz'ın kollarından kurtularak, cüzdanından kredi kartını çıkarttı.

"Hiç keyfim yok, bugünü bitirelim. Hem, Dünya evde yalnız. Seni merak etmiştir." 

Genç kız başını "hayır" anlamında salladı.

"Hayır, yalnız falan değil. Eve erken gitmem, onun da işine gelmez." dedi sırıtarak. 

Derin tek kaşını yukarı kaldırarak, devam etmesini istedi.

"Bu akşam yemeğe Rüzgar gelecekmiş. Bizim ufaklık eve erkek atıyor, düşünebiliyor musun?"  diyerek kahkaha attı Naz. Sonra da önündeki çikolatalı tarttan bir çatal daha alarak, başka bir konuya geçti. 

Derin, hesabı ödeme işini mümkün olduğunca hızlı yaparak tekrar masaya döndü. Naz'ın kalkmaya niyeti yoktu ama Derin bir dakikayı daha burda geçiremezdi. 

"Gidelim, seni eve bırakayım." 

"Ben biraz daha kalmak istiyorum ama."

Dudağını bükerek Derin'e baktı. Bu gecenin daha uzun olmasını istiyordu ama istediğini elde edemeyecekti. 

"Sen kal o zaman, benim acil işim çıktı gidiyorum." 

Nasıl olurdu da Dünya, şu an o katille evde yalnız kalabilirdi. Hızla arabaya bindi ve motoru çalıştırdı. Sinirle bağırarak önündeki direksiyona bir yumruk geçirdi. Aklı ona oyun oynuyordu, gözünün önünden geçen binlerce içler acısı sahne miğdesini bulandırıyordu. 

Rüzgar bir hayvandı. İntikam ateşiyle kavrulan, elinde kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir hayvan. Onu bu kadar tehlikeli yapan da buydu. 

*

Kapı az sonra kırılacak gibiydi. Menteşeden gelen sesleri duyunca daha da hızlanarak, kapı koluna yapıştım. 

Karşımdaki, Derin'di. Nefes nefeseydi ve bir elini kapı eşiğine yaslamıştı. Siyahlar içindeki vücudundan yayılan kendine has kokusu, kapının açılmasıyla bütün evi sardı. 

"Kapıyı kıracaksın öküz!"  

Ona o kadar çok sinirlenmiştim ki. Ne hakla, kapımı bu saatte bu şekilde çalabilirdi. Daha doğrusu kapımı neden yıkmaya çalışıyordu? Çatık kaşlarım, sinirli gözlerimle karşısına dikildim.

"Nerde o?" 

Eliyle beni yavaşça iterek içeriye girdi. Girer girmez mutfağa yönelmişti. Hızla kapıyı kapatıp, arkasından koştum. Onu Rüzgar'la yalnız bırakırsam bu evi başıma yıkarlardı.

Geldiğimde Rüzgar oturduğu sandalyenin önünde ayağa kalkmıştı ve Derin de tam karşısında duruyordu. Havadaki gerginlik, elle tutulur cinstendi. Hemen Rüzgar'ın yanına geçerek ona bağırmaya başladım. 

"Ne hakla içeri izinsiz giriyorsun be!" 

Gözlerini Rüzgar'dan almadan cevap verdi. Bakışlarında bilindik buz dağları vardı. Erimez, yıkılmaz buz dağları.

SİYAHWhere stories live. Discover now