BÖLÜM 23: YABANCIDAN GELEN MESAJ

14.7K 721 38
                                    

Gözlerimi zorla açabildiğimde, perdenin arkasından odaya yayılmak için sabırsızlanan gün ışığını farkettim. Kalkmam gereken saatten çok daha geç bir saat olduğu ortadaydı. Sesli bir şekilde esnedikten sonra doğrulup, telefonumu elime aldım. İki yeni mesajım vardı. Okumadan telefonu yerine koydum ve banyoya girdim. Gerçek dünyaya dönebilmem için yüzümü defalarca yıkamam gerekecekti. 

Basamaklardan gelen kısık çıtırtı sesinden başka etraftan hiçbir ses gelmiyordu. Evin bu haline alışmalıydım belki ama henüz alışamamıştım. Annem gittikten hemen sonra Naz gelmişti ve bu ev sessizliği hiçbir zaman barındırmamıştı. Basamaklardan büyük bir gürültüyle inip, geniş beyaz masaya kendim attığım ve iştahla kahvaltı yaptığım günleri özlediğimi farkettim.

Şimdi her şey bambaşkaydı. Annem yanımda yoktu ve nasıl olduğu hakkında en ufak fikrim yoktu. Naz ve Derin beraberlerdi ve derslerim bomboktu. Düştüğüm çukurdan çıkmam için hiçbir sebep yok gibi görünüyordu ama inatla etrafta ip arıyordum. 

Yaptığım sert kahveyi yudumlarken, gözüm masanın üzerindeki gazetelere takıldı. Magazin dergilerinden başka hiçbir şey okumayan Naz mı almıştı bu günlük gazeteleri? Bugünlerde birşeyler okuyamamaktan yakınıp duruyordum, benim için almış olmalıydı. Ve büyük ihtimalle ben yatağımda herşeyden habersiz keyif çatarken o çoktan dersine gitmişti. Ona teşekkür etmek istiyordum. Şimdilik kısa mesaj işimi görürdü. Telefonumu elime alıp, ekrandaki okunmamış iki mesaja baktım. Okumak için neyi bekliyordum? Operatör mesajı olmaması için dua ederek ilkini açtım. Naz'dandı. 

Gönderen: KIZ KARDEŞİM

Hey! Kahvaltı yapmadan okula geleyim deme uykucu! Seni bilerek uyandırmadım, kahrolası okula ben de sadece Derin için geliyorum. Uyanınca beni ara.

Yukarıya kıvrılan dudaklarım, benimle ilgilenene birisinin olmasından memnun olduğumu gösterir cinstendi. Kahvemden büyük bir yudum daha alıp, ikinci mesajı açtım.

Gönderen: 123 456 78 90

Seninle tanışmak için sabırsızlanıyorum, küçüğüm. Ya sen?

Merakla yukarıya kalkan kaşlarım, artık çatıktı. Aralanmış dudaklarımı kapattıktan sonra huzursuzca oturduğum sandalyede kıpırdandım. Kim olabilirdi? Bilmediğim bir numaradan gelen, saçma bir mesajı ciddiye almalı mıydım? Mesajı telaşla kapatarak, telefonu hızlıca masanın üzerine koydum. Titreyen ellerime aldırmadan, büyük kupayı tekrar ağzıma götürdüm. Dikkatimi başka yerlere vermeye çalışsam da, gözlerim en sonunda masadaki telefonumu buluyordu. Dayanamayıp telefonu tekrar elime aldım. Mesaja boş boş bakıyordum ve bunun farkındaydım. Ne yapabilirdim ki, numarayı tanımıyordum. 

Eğer, bu mesaj bana bundan iki ay önce gelmiş olsaydı çoktan silinen mesajlardaydı. Fakat; ne zaman iki ay önceydi ne de durum bunu gerektiriyordu. Annemden alamadığım haberİ düşündükçe, esrarengiz bir hava katıyordu bu mesaja. Bu mesajı kesinlikle önemsemeliydim. Cevap verecektim. Sonuçları en fazla ne olabilirdi ki? Hadi ama, on sekiz yaşındaki bir kızın bir mesajdan bu kadar korkması kesinlikle normal değildi. Naz burada olsaydı kesinlikle benimle dalga geçerdi. Kararımdan vazgeçmeden, yazmaya karar verdim. Titrek parmaklarım, sonucunda iyi şeyler olmasını umduğum aklıma rağmen hızlı işliyordu.

Gönderilen mesaj:

Kimsiniz?

Daha mesajı atar atmaz pişman olmuştum ama iş işten geçmişti. Elime aldığım dilim ekmeği, gelen bildirim sesiyle yerine bıraktım. Cevap anında gelmişti.

SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin