BÖLÜM 16: DERİN'İN AĞZINDAN - AVCI

20.9K 878 66
                                    

Arkamı dönüp, koltukta oturan Dünya'ya baktığımda gözlerinde hala korku olduğunu gördüm. Benden korkuyordu. Ona zarar vereceğimi nasıl düşünebilmişti? Derin bir nefes alıp, Sarp'ı aradım. Olanları öğrenince vereceği tepkiyi merak ediyordum doğrusu. Çok bekletmeden telefonu açtı.

"Nerdesiniz?" Sesimden ne kadar gergin olduğum belli oluyordu. Tekrar derin bir nefes alarak, sakinleşmeye çalıştım ama yapamadım. O şerefsizin, Dünya'ya dokunduğunu düşündükçe deli oluyordum.

"Efe'yle alışverişteyiz abi, bilgisayar oyunu alıyoruz. Senin sesin niye böyle geliyor?"

"Siktirtmeyin oyununuzu, hemen eve geçin!"  Sarp bir süre durduktan sonra, söylediğimi yapacaklarını söyleyip kapattı. Her şey yeterince zordu ama onların düşündüğü, zaman ayırdığı bilgisayar oyunu muydu?

Biraz daha sakinleşmeye çalışmalıydım. Dünya, böyle durumlarda iyi olmuyordu. Ağır bir krizi bir kaç gün önce atlatmıştı, ikincisini kaldıramazdı. Sakin olup, ona fazla yüklenmemeliydim ama yapamıyordum. Beynimin içinde dönen bütün fikirler boğazımı sıkıyordu sanki. Boğazımı sıkan kravatı iyice gevşeterek boynumdan çıkarttım ve yere attım. Havanın soğukluğu yüzüme vuruyordu ama ben üşümüyordum. Tek düşündüğüm, bu pisliğin bizi; daha da önemlisi Dünya'yı nasıl bulduğuydu. 

Dünya'ya baktığımda dikkatle beni takip ediyordu ve gerçekten korkuyordu. Amacım onu korkutmak değildi ama ben de korkuyordum. Ona zarar gelmesinden... Ona benim yüzümden zarar gelmesinden korkuyordum. Titreyen bedenine, üzerine örttüğüm ceketi iyice sarmış, korkak gözlerle bana bakıyordu. Onu daha fazla yalnız bırakmamalıyım, diye düşünerek tekrar arabaya bindim.

Bakışlarını bana çevirerek, kısık sesle konuştu. Çıkarabildiği en yüksek ses buydu sanki. 

"Lütfen gidelim." 

"O herifle bir daha görüşmeyeceksin! Duydun mu beni?!" 

Aklıma geldikçe sinirleniyordum ve içimde köpüren öfkeye karşı gelemiyordum. Ona her şeyi anlatmak istesem de hiçbir şey anlatamazdım. 

"Kiminle görüşüp görüşmeyeceğime sen karar veremezsin." dedi bakışlarını dışarıya çevirirken. Belki haklıydı ama durum bunu gerektiriyordu. Beni dinlemek zorundaydı. Neye kızdığını çok iyi biliyordum. Hala Naz olayına bozuktu ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Onun iyiliği için, Naz'a yakın olmalıydım. 

"O. Herifle. Bir daha. Görüşmeyeceksin." 

Tekrar yüzüme bakıp, gözlerini kıstı. Artık yüzlerimiz daha yakındı. Teninden yükselen çiçek kokusu çoktan ciğerlerimdeydi. Saçlarını üstten toplayıp, boynunu açıkta bırakmıştı ve lanet olsun ki bundan etkilenmemek elde değildi. 

"Görüşeceğim. Ondan hoşlandım tamam mı?" 

Kulaklarıma inanamıyormuş gibi ona baktım. Ağzından çıkanları kulağı duyuyor muydu? Ne saçmalıyordu? Nasıl bunu söyleyebilirdi bunu? Benim canımı acıtmak için yapıyordu. 

Yumruğumu direksiyona geçirerek ona bağırmaya başladım. Elimin kornaya çarpmasıyla kısa bir gürültü oldu. Dünya yerinden sıçramış, kocaman açtığı gözleriyle yumruk attığım elime bakıyordu. Titriyordu ve bakışlarının git gide keskinliğini kaybettiğini fark ettim. Alkolün etkisi üzerindeydi ve sabit bir şekilde dik oturamıyordu. Bakışlarını elimden çekip, gömleğimin yakasına çevirdi. Yüzüme bakmak istiyordu ama bunu yapamıyordu. Sesimi kontrol edemiyordum, öfke bütün vücuduma yayılmıştı. 

SİYAHWhere stories live. Discover now