Yanılmışım...

34.1K 872 175
                                    

Bolum 18

Haftalardır içten içe ağladığının farkındaydım, Belli etmemeye çalışsa da eski neşesi yoktu. Ben gözündeki yaşa kıyamazken onu bu kadar ağlatan kişinin kalbini sökmek geliyordu içimden. Bazen akşamlardan fazla mesaiye kaldığını görünce bende onunla beraber iş yerinde fazladan kalıp, güvenle gittiğinden emin olmak için evine gidene kadar arkasından takip ediyordum. Cidden kötü araba kullanıyordu ve bir gün benim olursa kesinlikle özel şoförü olacaktı. Akşam eve giderken her yeri kalplerle ve ışıklarla süslü bina gözüme takıldı. İçeride çeşit çeşit süslü çikolatalar vardı. Birden yengemin sevdiğin kıza sahip çık lafı geldi aklıma, ufaktan ufaktan zemin hazırlamam gerekiyordu. Kızların çikolatayı sevdiğini Yuki'den biliyordum. Üzülünce hep yerdi. Belki ona küçük bir sürpriz yapabilirdim. Seveceğini düşündüğüm birkaç desenli çikolatadan güzel bir paket yaptırdım. İçine de adımı yazamayacağım için ''Bu ara beni mutlu eden iki şeyden biri çikolata '' diye yazdırdım. Diğeri de, seni kendi dünyamda izlemek Bal Böceğim demek isterdim ama şu an olmazdı.

Sabah herkesten önce ofise giderek paketi masasına bıraktım. Bu kız beni çok romantik yapmaya başlamıştı. Ben bile kendime inanamıyordum. Sabah gelince masanın etrafında birkaç kişi onunla dalga geçmeye başladı, kutunun içindekini merak ediyorlardı. Açması için ısrar etseler de herkes gitmeden açmak istemedi. Meraklılar işinin başına dönünce kutuyu açtı. Bu sefer merakla bekleyen bendim. Kalbim durdu duracaktı. Acaba tepkisi ne olur? Kesin çok sert tepki verecek biliyorum. Geldiğinden beri yıldızımız bir türlü barışmamıştı. Hep bir mesafe vardı aramızda. Ben heyecan ile beklerken kutuyu açıp birden arkasına baktı. Bu hediyeyi benim verdiğimi anladığı anlamına geliyordu. Öğleye kadar gözü üzerimdeydi ama sessiz kalıp sadece bakması benim için birazda olsa umut olmuştu. Allahtan öğleden sonra toplantım vardı bu şekilde bütün gün bakışlarını üzerimde tutamayacaktı. Aslında oldukça yoğundum bu hafta, Çinlilerle başım gerçekten dertteydi. İğrenç İngilizceleri ile konuşmaya başladıklarında hiçbir şey anlamadığım gibi daha da sinirleniyordum. O yüzden devamlı bir tercümanla toplantılara gidip, kendi dillerinde mutabakata varmaya çalışıyordum. Devamlı yeni istekler, yeni talepler, bu işi bağlarsam yönetim kurulu toplantısında benim için artı bir puan demekti. O yüzden her isteklerine evet diyordum ama artık benim de sınırımı zorlamaya başlamışlardı. Öğleden sonra toplantıya girdiğimde aksilikler üst üste gelmişti hep. Tercüman kaza geçirip hastanelik olunca her şey sarpa sarmaya başlamıştı. Yine yeni talepler, değişiklikler, gerilmeye başlamıştım artık en son kaç kişiyi kovduğumu bile hatırlamıyorum. Onlar ile anlaşabilmem için güvenebileceğim ağzı sıkı yeni bir çevirmen bulmalıydım. Aklıma ilk gelen isim Bahar'dı sonuçta Asya dilleri üzerine öğrenim görmüştü ve bilme ihtimali vardı. Müdüre acilen onu çağırmasını istedim. Korkarak içeri girdi.

"Beni istemişsiniz?" evet seni istedim aslında her an yanımda ol istiyorum ama daha bunu kendime bile anlatamayacak kadar salağım.

"Çincen var mı? Evet yada hayır de, uzun bir açıklama istemiyorum." Evet de Bahar evet de...

"Evet ve hayır."

"Sana tek cevaplık bir soru sordum." Hadi kurtar beni evet de ....

"Evet." Tanrıya Şükür.

"Tamam O zaman Cuma günü toplantıda sen çevirmenlik yapıyorsun"

"Ama ...Ama Bay Takahashi Çince benim branşım değil. Neden bu işi zora sokuyorsunuz?"

"Sana güveniyorum. Bu konu kapanmıştır." Sen yanımda ol yeter. Yoksa başaracağım konusunda ilk kez kendime güvenim yok. Bu benim son şansım olabilir. Giderken arkamdan küfür ettiğine emindim. Omuzlarına verdiğim ağır yükten sonra harıl harıl çalışmaya başlamıştı. Aslında bende farkındaydım onu ne kadar zor duruma soktuğumu ama, bu işte batarsak ikimizde batacaktık. Ben giderken onu arkamda bırakamazdım. Bu aralar benimle konuşmak için yanıp tutuştuğunun farkındaydım. Müsait bir zaman kolluyordu sadece. En sonunda sekreterim beklediğim anın geldiğini haber verdi bana. Gayet rahat bir tavırla içeri girmesini bekledim. Bir kadın balık gibi bir vücuda sahip olup da, neden o taytın üzerindeki bluzu 20 cm daha uzun giyemez. İşe odaklanamadığım zamanlarım camdan o güzelim kalçalarını izlemekle geçti hep. Şimdi beynime ve erkekliğime sahip olmanın tek yolu ona direk bakmamaktı. Bilgisayardan kafamı kaldırmadan onu dinledim. Konuşmayı bitirmenin en iyi yolunu ise patronluk taslamak olduğunu düşünerek gerekli ayarı verdikten sonra yolladım.

KIRMIZI (SAMURAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin