Kahpe Felek...

25.9K 936 232
                                    

Bölüm 27

Yer hostesinin dudaklarının kıpırdadığını fark ediyordum ama ben o an onun ile değildim. Aklımda kırk tane tilki dolanıyordu. "Hanımefendi kimliğiniz lütfen?"

"Ah! Pardon. Türkiye'ye Türk hava yolları" Birden Türkiye'ye gidersem ne halt edeceğim geldi aklıma. İnsan bir yıl içinde ikinci defa annesinin yanına döner mi? Onları da çok özlemiştim ama annemden de çok korkuyordum. "Pardon başka nere gidebilirim yani ilk uçak nereye var?"

"Şu an Kore, Tayland, İngiltere ve İspanya'ya bilet verebilirim. En yakın uçuşlar onlar, ama beklerseniz Amerika'da var" dedi hostes

"Yok yok beklemeyeyim siz bana İspanya'ya bilet verin" Nede olsa az çok dillerini biliyordum. Her şeyden uzak kalmak bana iyi gelebilir bu sayede de kafamı toparlayabilirdim. Hiç tereddüt etmeden Barcelona'ya biletimi almıştım. Şimdi herkes ne bok yerse yesin. Tam da tahmin ettiğim şeyi yaptı dengesiz. Onlar beni Türkiye'de zanneder, annem de Japonya'da, zaten bir daha da sittin sene aramazdı beni.

Barcelona'ya gider gitmez ilk yaptığım şey bir otele yerleşmek oldu. Tabi bunların hepsini keş para ile yapıyordum izimi bulmasınlar diye. İlk defa paramın olmasına bu kadar seviniyordum. Para var huzur var arkadaş. Üzülmüyorum, çünkü bağışıklık yapmıştı erkeklerin dengesiz davranışları üzerimde etkilenmiyordum artık. Aslında tamda olmak istediğim yerdeydim. Havası sıcak, denizi güzel, yakışıklı erkekler, tabi önce halletmem gereken daha büyük bir şey vardı ama önce eşyalarımı yerleştirmeliydim. Zaten küçük bir valizle gelmiştim. Aldığı ne varsa bir tanesini bile getirmedim. En önemlisi de kıçımda giyecek donum yoktu, bir dünya para verip hepsini onlar almıştı zaten. Eşyalarımı yerleştirip biraz uyumak istedim ama uyurken bile kafamda liste yapıyordum. İlk olarak Japonya'da kursta tanıştığım avukat arkadaşımı arayıp, boşanma davası açması için gerekli işlemleri yapmasını istedim. Buradan ona bir vekalet çıkartıp gönderecektim. Tabi kimseye söylememesi gerekiyordu. Şartları ne ise kabul etmesini beni sadece boşamasını istiyordum ondan. Burada kendime yeni bir hayat kurabilir kimseye bağlı kalmadan özgürce yaşayabilirdim. Türkiye'ye gidip dul damgası yemekten çok daha iyiydi.

Akşam yemeğini otel de yemek istemiştim. Gece gece bilmediğim sokaklarda gezmek beni ürkütüyordu. Yemek kültürleri bize o kadar yakındı ki, kilo almaya meyilli vücudum ile daha çok büyürdü koca kıçım, ama Japonya'da ne yersen ye yağ yapmıyordu. Tatsız tuzsuzdu bütün yemekler. Aklıma geldikçe bile midem bulanıyordu şu an. Otel oldukça kalabalıktı ve adım attığın her yer turist doluydu. Yemeğimi yerken bir yandan da kendime yapılacaklar listesi yapmaya karar verdim ama bir yandan da hayvan gibi yiyordum. Sanırım yemeklerden, deli gibi iştahım açılmıştı buraya geldiğimden beri. Düşünelim bakalım neler olabilir? Burada yaşamaya karar verdiğimize göre otel odaları olmaz. 1)Denize karşı bir ev tut 2)Araba al 3)İş bulsam mı ki? Şimdilik gerek yok, para var sonra düşünürüm. Bu seçeneği karalıyoruz. Anam unuttum ilk iş vekalet çıkartmak lazım boşanma için ama önce kesinlikle bana yardım edecek birilerini bulmalıydım. Bu konudaki tek güvencem Gökhan'dı. Hızırımdı o benim, saat çok geç olmadığı için aradım. Gerçi geç olsa da benim için çok sıkıntı değil. Kendisinden torpilliyim..

"Alo, yine geziyorsun değil mi?" Sesler gümbür gümbür geliyordu?

"Doğum günündeyim. Hatun yaptım"

"Vay, yakışır. En kısa zamanda tanışmak dileğiyle, şimdi niye aradın diyeceksin?"

"Aferin. Hayırdır?"

"Sakin bir yere git önce anlatayım. Konu biraz derin" ayak sesleri geliyordu. Müzik git gide kesildi..

"Tamam, geldim anlat bakalım. Yine ne oldu?"

KIRMIZI (SAMURAY)Onde as histórias ganham vida. Descobre agora