Uçan tekmeli şut..

30.8K 833 66
                                    

Kuşlar kelebekler, çiçekler böcekler. Birde telefon zırlamasaydı hayatımın en huzurlu uykusunu yaşamış sayardım kendimi. Tek kişilik yatağımda ahtapot gibi sarılmıştım ona ...Annem hep kışın evleneceksin yazın boşanacaksın derdi. Nedeni de erkekler kalorifer gibiymiş sıcak tutar seni derdi. Cidden de öyleydi, sıcacıktı teni. Tabi benim bu güzelim bedenden kendimi ayırıp kıçımı toparlayarak işe gitmem gerekiyordu. Ama önce bir duş almalıydım. Malum abdest olayı cenabet dolanmak bize yakışmazdı ama yürümek için bir adım atmıştım ki kasıklarımda şiddetli kas ağrıları hissediyordum. Hani uzun zaman spor yapmayıp ta bir güne sığdırınca hepsini, bütün vücudunuz tutulmuş gibi dolanırsınız ya, ben de aynı öğleydim şu an. Her yerim ağrıyordu, içim dışıma çıkmıştı resmen. Bir seks 500 kalori olarak hesaplanınca dört defa sekste 2000 harcamışım demektir. Saatlerce koşsam bu kadar kalori gitmiyor mübarek, hem de zevk alıyorsun en güzel spordu bence. Yarınki tatil günümüzü kaplıcalarda geçirmeyi planladık. Sıcak havuzlarda seks. Düşüncesi bile aklımı başımdan alıyordu. Hava çok soğuktu ,ama bugün serbest gün olduğu için slimfit kot ,taba rengi çizme ve ipek bluzumu giydim. Hafifte bir makyaj yapmıştım yüzüme abartmadan. Rimelsiz, kalemsiz ancak bakkala ekmek almaya giderdim. Alışkanlık olmuştu, gözlerime bir şeyler sürmeden evden çıkamıyordum. Yatağın yanına oturup, şöyle güzelce saçlarını okşadım. Hafif uyanık bir şekilde, belimden tutup yanına yatırdı.

"Gitmeden bir kere daha." dudaklarımı öpmeye başlamıştı. Tamam seviyorum da cidden bedenimi hissetmiyordum. Sevişirken anın hazzı ile istiyorsun ,yap dedikçe yap diyorsun ama normal zamanlarda çok kötü acıyordu her yerim. Burnunun ucuna küçük bir öpücük kondurarak "Gitmem lazım ,yeni duş aldım hasta edeceksin beni. Bütün gün beraberiz şirkette zaten" Kendimi kurtaramıyordum ellerinden, kurtulmakta istemiyordum ama işe gitmem gerekiyordu. "Sen biraz daha uyu, sonra taksi ile gelirsin." dedim. Ayağa kalkmıştım ki popomo bir şaplak yedim.

"Tanga mı giydin sen?" Elini kafasının altına koyup beni izliyordu

"Evet .Pantolon giyerken hep giyiyorum." Atkımı boynuma sarıyordum aceleyle..

"Popon daha çok çıkmış. Üstündeki şeyde kısacık. Çamaşırlarını getir bana" dedi meraklı gözlerle. Şaka mı gerçek mi anlamamıştım "Nasıl yani? Ciddi misin?"

"Ciddiyim neredeler? Benim istediğimi giyeceksin." Birden üzerindeki yorganı yere atarak ayağa kalkmıştı çırılçıplak. Şimdi ben onu atmak istiyordum yatağa,çekmeceyi gösterdim elimle işaret ederek. Tek tek karıştırıyordu çamaşırları . "B u olmaz, bu olmaz.Sen eskiden böyle mi giyinirdin. Ne bu çamaşırlar böyle?"

"Saçmalıyorsun ama, kimse görmüyor kıçımdaki donu. Niye abarttın bu kadar? Anlamadım" .Hala çamaşırları karıştırıyordu.

"Tangayla farklı duruyor. Bunu biliyorsun. Hah! Bunu giy." Elindeki çamaşırı görünce küçük dilimi yutmuştum.

"Deli misin ya? O benim adet külotum." siyah eski tip lastikli dondu elindeki. Adetken en rahat giydiğim dondu bu. Elinden hızlıca kaparak yeniden çekmeceye attım. "Yat uyu beni çıldırtma, her yerim ağrıyor zaten. Sana giren çıkan bir şey olmadığı için rahatsın tabi." Giren çıkan lafı baya hoşuna gitmişti sanırım "Gülme!" Yatağa itmiştim onu .Üstüne çıkıp güzelce ısırdım dudaklarını. "Ofiste seni tahrik edeceğim" diyerek kendimi birden ondan uzaklaştırdım ve aceleyle evden çıktım.

Dışarı çıkıp  dünyanın en güzel havasını içime çektim.-10 derece, yollar buz tutmuş ama bana Maldiv havalarından esen meltem rüzgarı gibi geliyordu, yada Mert güzeldi, yada her neyse. Ama neşem ve mutluluğum yüzümden anlaşılıyordu. Kahvaltı için yolda simitçiye uğradim bir şeyler almak için. İlk açıldığında memleketimden bir hava diye ağlayacaktım neredeyse. Simitimi, peynirimi ve çayımı alıp iş yerine gittim ağzım kulaklarımda. Buradakilerde her gün yediğim için  benden görüp simite alışmışlardı. Genelde pilav, sushi tarzı şeyler yiyorlardı sabah kahvaltıda da. Masama çantamı koyup soyunmaya başladım. Hanazava çoktan gelmişti bile. Ofisinde kafasını kağıtlarından kaldırmıyordu. Bilgisayarı açıp mailleri okumaya başladım. Yeni ileti sesini duyunca maillerimi kontrol ettim hemen, Hanazava'dandı mesaj. Nasıl yani? Geri doğru dönüp ofisine baktım kısık gözlerle. Gayet ciddi bir yüz ifadesi ile bilgisayarına bakıyordu. Ofis, açık ofis şeklinde tasarlandığı için herkes birbirini görebiliyordu sadece onun camları bazı durumlarda buğulu hale getirilebiliyordu. Merakla açıp okumaya başladım.

KIRMIZI (SAMURAY)Where stories live. Discover now