ʚölüм 0.2 "Kalplerin Sesi"

553 48 46
                                    

Lapa lapa yağan kar gittikçe çoğalmıştı, gökyüzünü kızıllık ele geçirmişti. Bu hoş manzaranın altında şehri geziyordum. Yorgunluğuma rağmen gecenin bu saatinde bugünün pazar olduğunu bahane ederek dışarı çıkmış gençler, çocuklarla kar topu oynamıştım. Aralarından iki çocuk bana ushanka şapka ve mavi bir atkı vermişti. Hediyeleri kabul etmemekte ısrar etsem de ikisi benden daha da ısrarlıydı.

Şimdi ise az öncekinin askine sessiz sokaklardan geçiyordum. Koca pisi olmadan ilk devriyem o kadar da sıkıcı geçmemişti. Bana verilen hediyeleri başka birilerine vermem gerekiyordu, günlük hayatımda bunları kullanamazdım. Zaten bunlar benim makamıma gelmiş hediyelerdi, içten hediye değillerdi. Çocuklar elbette beni sevdikleri için bu hareketi yapmışlardı fakat bu şapkayı ve atkıyı başka birilerine vermekte kararlıydım.

"Uğur Böceği, anne bak! Uğur Böceği!" Başımı kaldırıp sesin geldiği yöne baktım. Bir pencereden başını uzatan esmer tenli çocukla annesiyle göz göze geldiğimde onlara elimi sallayıp gülümsedim. Başımdaki şapkayı yavaşça çıkarıp ona doğru attım, şapkayı şaşkınlıkla yakaladı. "Artık senin." dediğimde bana coşkuyla elini sallayan çocuğa havadan bir öpücük attım. Bu hareketimle daha da sevinçlenirken sokağın kavşağından döndüm. Gülen suratımla bir malikanenin üstüne çıktım. Çatıdaki karlar temizlenmediği için bastığım her adımda ayağım kara gömülüyordu.

"Umarım hasta olmam." diye mırıldandım kendi kendime. Bu kostüm aralık ayına uygun olmayabilirdi fakat en azından vücudumu sardığı için bedenimi koruyordu. Şu an tek şikayetim karlar içinde soğuğa maruz kalmış ayaklarım ve soğuk havaya kafa tutan, artık hissedemediğim burnumdu.

Gecenin ilerleyen saatleriydi, buna rağmen o sesi duyabilmiştim. Video oyunu! Biri oyun oynuyordu, duyabiliyordum!

"Ses nereden geliyor?" deyip çatının ucuna ilerledim, sesin hemen altımdan geldiğini fark ettiğimde dudaklarımı büküp belimden yoyomu çıkardım. Çatının ucuna yoyomu bağlayıp kendimi Örümcek Adam gibi hissettirecek bir şekilde aşağı bıraktığımda işte onu gördüm.

"Video oyunu!" Heyecanla bağırıp cama vurdum. Sarışın çocuğun şaşkın bakışları beni bulduğunda buradan gözlerinin aralandığını görebilmiştim. Ters durduğum için kâküllerim aşağı doğru sarkmıştı. Sarışın oğlan olduğum devasa camı araladığında çekingenlikle gülümsedim. Ne yapıyorsun Marinette? Ne diyeceksin, ben de seninle oynayayım mı?

"Uğur Böceği, burada ne yapıyorsun?" diye sorduğunda gözlerimi kırpıştırıp yeşil gözlerine baktım. Bu çocuk bir yerden tanıdık geliyordu. "Umm... ben," diye mırıldandığım sırada boynuma sarılı atkı yavaşça benden ayrılmaya başladı. Sarışın çocuk atkıyı havada yakaladığında avımı bulmuş avcı gibi gülümsedim. Atkı sahibini bulmuştu, artık onundu.

Çevik bir hareketle yoyomu kendime çekip pencerenin denizliğine bastım, olduğum yerde çömelip başımı sarışın oğlana çevirdim. Artık onun yüzünü ters değil, düzgün bir şekilde görüyordum. Hızlıca yoyomu belime dolayıp ellerimi çocuğa uzattım. "Ben senin için buradayım." dediğimde yeşil gözleri büyüdü. Uzattığım ellerimle ellerinin arasındaki mavi atkıyı aldım. "Bir çocuk bana bu atkıyı verdi fakat bunu kullanmam kimliğimi tehlike sokar. Bu yüzden bu atkıyı birine verebileceğimi düşündüm, sonra senin video oyununun sesini duydum ve..." Konuşmaya o kadar dalmıştım ki onun adını sormayı unutmuştum.

Mahçuplukla gülümseyip onu kendime çektim, boynuna atkıyı dolayıp, "Adın neydi?" dediğimde şaşkın yeşil bakışları devam etti. Atkıyı onun boynuna doladıktan sonra ellerimi onun üzerinden çektim. "Adrien." diye kısık bir sesle konuştuğunda gülümseyerek başımı salladım. "Atkı artık senin Adrien."

Lain: Geri Dönüş (Ⅱ. Kitap) | MiraculousWhere stories live. Discover now