28. Bölüm "İntikam Oyunları"

338 28 3
                                    

"Tamam!"

"Okuldan çıkmayacaksın, seni baban okuldan alacak."

"Tamam!"

"İyi, şimdi defol." Annem beni eliyle resmen kışkışladığında koluma çantamı geçirdiğim gibi kendimi pastaneden dışarı attım. Annem ben okula gidene kadar beni gözleriyle takip edecekti. Beni bir ilkokul çocuğu gibi okula bırakacağını söylediğinde karşı çıkmıştım. Son olarak da beni gözleriyle takip etmesi kararına varmıştık.

Ailemin evhamlı halleri devam ediyordu.

"Dikkatli ol Marinette!" dedi annem ardımdan. Yaya geçidinden koşa koşa geçtiğimde düşecek gibi oldum ama kendimi toparladım. Başımı zaten bir milyon götürüyordu, spor ayakkabılarımla yere düşme ihtimalime şaşırmıyordum.

Ve evet, yine geç kalmayı başarmıştım.

Yorgun gözlerim sınıf kapısına dayandığında nefes nefese kapı koluna asıldım. Kapı sonuna kadar açılırken beni de kendisiyle birlikte götürdü ve bu sefer gerçekten yere kapaklandım.

"Bunu her hafta başı yaşayacakmışım gibi hissediyorum." Konuşan Bay Kurtuluş'tu ve dersin edebiyat olduğunu biliyordum. Bu adamın dersiyle güne başlamak kadar eziyet hissettiren bir şey yoktu. Edebiyat dersimizi de çaldığında göre tüm günümü uyku akan gözlerim ve huysuzluğumla geçirebilirdim.

"Ge-ge... Geç-"

"Geç kaldığın için özür dilersin, ben de önemli değil derim." Benim konuşmama izin vermeden konuşan öğretmene ayağa kalmaya çalışırken baktım. Tam konuşacağım sırada arkamdan bana çarpan bedenle yeniden düşecektim. Tanıdık koku burnuma dolduğunda düşmemem için hemen karnıma sarıldı.

"Al birini vur ötekine." Bilmediğim bir dilde söylenen öğretmene nefeslerimi düzenlemeye çalışırken bakmayı sürdürdüm. Arkamda Adrien'ın olduğunu bilmem için ona bakmam gerekmiyordu. Onu tanımam için bana olan tek bir dokunuşu yeterdi. Ona olan körlüğümün bittiği kanısına varırdım. Artık bana olan tek bir teması onu anlamam için yeterli bir histi.

"Geç kaldığım için... özür dilerim." dedi o da nefes nefese. Bir anda gelen gülme istediğimi bastırmaya çalıştım. Kolunu karnımdan çektiğinde ondan uzaklaşmam gerektiği için bir iki adım sağa kaydım.

"Geçin." dedi öğretmen eliyle sınıfı gösterirken. Öğretmen bugün ceketsiz bir takım elbise giymişti, siyah ve lacivert şeritleri vardı. Gözlerim Alya'yla oturduğum sırama düştü ama Alya'nın yanı doluydu. Nino gülerek bana el salladığında hiç düşünmeden Nino'nun oturduğu yere geçtim. Nino neden Alya'nın yanına geçmişti ki? Ben yerimi seviyordum.

Adrien yanıma oturduğunda onunla kısa hir anlığına bakıştım. Dudaklarındaki saydam kıvrımın nedeni nedense aynı sıraya oturduğumuz için gibi geliyordu. Ya da ben onunla aynı sıraya oturduğum gerçeğiyle dolduğum için böyle düşünüyordum.

Çantamdan tabletimi çıkardığımda geçen haftada olduğu gibi öğretmenin küçük asistanı rolüne girerek sıradan kalktım. Tiyatro rollerime hiç çalışmamıştım, bu dersten nasıl geçecektim hiçbir fikrim yoktu.

"Uslu durun," dedi sanki karşısında çocuk varmış gibi ses tonu takınarak. Öğretmen kapıya doğru ilerlediğinde sıranın yanında durdum. Gözleri bana döndü, "Birazdan geleceğim. Başkan, sınıfa sahip çık." Sınıfa sahip mi çıkayım? Hayvanat bahçesinde çalışıyormuşum gibi hissettim.

Öğretmene sadece başımı salladım, o da ardından kapıyı örterek sınıftan çıktı. Elimdeki tableti sıraya bıraktığım gibi geri oturdum.

Lain: Geri Dönüş (Ⅱ. Kitap) | MiraculousWhere stories live. Discover now