ʚölüм 1.2 "Sonsuzluk"

391 27 70
                                    

🐾 Adrien Agreste'in Ağzından 🐾

Ben bir yağmur damlası olmak isterdim. Çok şey ifade ediyordu. Benim için bir yağmur damlası sonsuzluk demekti. Tabii bir su birikintisine ulaşabilirseniz sonsuzluğa da kavuşmuş olurdunuz. Okyanusun bir parçası olabilirdim. Okyanusu keşfe çıkabilirdim sonuçta. Sonsuzluk gibi değil miydi zaten? Bir yağmur damlasıyken bir okyanusa karışmış, aslında okyanus olmuştum.

Hayır, okyanusa karışamadım. Çok uzaktı, bana çok uzaktı. O zaman beni yaratan kadına Seine'ye karışmak istediğimi söyledim. Leydimle birlikte o nehrin içine aşk kilidimizi atacaktık. Belki o kilide rastlardım.

Hayır, nehre karışamadım. Olmazdı, bana yakıştırmadı. "Peki o halde, beni çocukların oynayabileceği bir su birikintisine karıştır." diye söylendim. En azından çocukları mutlu ederdim. Çocukları mutlu etmek benim için bir incelikti.

Hayır, su birikintisine karışmadım. Yazar kadın kalemini elinde tutarken çok koyu görünen yeşil gözlerini bana çevirdi. Bana sordu: "Çamura bulanmış bulanık bir suyun içinde boğulmak ister misin?" Tüylerim ürperdi. Bunu... Bunu neden söylemişti? Bu sefer ben onu reddettim. Ona dedim ki: "Hayır, ben sonsuzluğa karışmak istiyorum." Her seferinde ıslak gördüğüm kirpikleri koyu gözlerini kapattı, başını önündeki kağıda indirdi.

Beni bir yağmur damlası yaptı ve bir gözyaşına karıştırdı. Sıcak, kızarmış tenin üzerinden o gözyaşına karışarak kısa bir yolculuğa çıktım. Ağlayan kimdi, bilmiyordum. Genç bir kızdı, onun hıçkırıkları kulağıma doldu. Karıştığım gözyaşıyla birlikte genç kızın açık avucu içine düştüm. Avucunu kapattı ve yüreğine bastırdı.

Beni yaratan kadına döndüm, kaşlarımı çatmıştım. Ondan sonsuzluk isterken bana bunu mu layık görmüştü?

Bana dedi ki: "Onun yaşıyla birlikte gözyaşı yoluna karıştın. O yoldan geçtin ve avuçlarına düştün. Onun gözyaşları hiç dinmeyecek, sen sonsuzluğa karıştın."

Bu sonsuzluğa ömrüm boyunca eşlik ettim.

Son günlerde olduğu gibi gökyüzünü kara bulutlar ele geçirmişti. Devriyeye çıkmıyorduk, ikimizin de bahaneleri vardı. Loş ışıklandırmalar odamı aydınlatıyordu. Bilgisayarımın başında Uğur Böceği'ne mesaj yazıp yazmama arasında kalmıştım. Muallaktaydım, iki gündür onun yüzünü görememek iyi hissettirmiyordu. Akuma çıkmasını dört gözle bekler hale gelmiştim, bu düşüncesizliği leydimi görebilmek için yapıyordum ama iki gündür ne akuma vardı ne de devriyeye çıkıyorduk. Yorgun olduğu söylüyordu, devriyeye çıkamayacak kadar meşgul olduğu. Onu anlıyordum, hayatının bir maraton gibi ilerlediğinin de farkındaydım. İlk günler bu bahaneler sıradan, hatta olumlu yönde baktığım bir durumdu. Onun da dinlenmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyordum. Uyku düzeni bir süreliğine düzene girebilirdi. Son iki gündür ise biraz tuhaf hissediyordum. Sanırım ondan ayrı kaldığım en uzun aralık bu olmuştu. Ondan iki gün ayrı kalmak gerçekten iyi hissettirmiyordu. Ay parçası yüzünü bir an önce görmek istiyordum.

Ben geceleri dışarı çıkmadan duramıyordum elbette. O, benim onun gibi devriyelere çıkmadığımı sanıyordu çünkü ona öyle söylemiştim. Eğer çıktığımı bilse beni yalnız bırakmama adına peşimden gelirdi, biliyordum. Bu yüzden bu pembe yalanın ardında birkaç gün geçirmiştim. Şu son iki gün içerisinde ise içime çöken huzursuzlukla saatlerimi bir ömür gibi geçiriyordum. Her bir saniye bana o kadar ağır geliyordu ki tek yapmak istediğim uyumak oluyordu. Uykuyu sevmeyen bedenim ise bunu reddediyordu, o zaman tek çarem düşüncelerimde kaybolmak oluyordu.

Lain: Geri Dönüş (Ⅱ. Kitap) | MiraculousDove le storie prendono vita. Scoprilo ora