31. Bölüm "İnfaz"

336 26 5
                                    

🍃 Hâkim Bakış Açısı 🍃

Zamanın, günlerin ve hatta yılların unutulduğu bu malikanenin sessizliği artık alışagelmiş bir durumdu. Yılların sorumluluklarını sırtlan bu adam için anımsadığı sessizlik içinde bir yerde kendisinin ölüm infazını vermesine neden oluyordu. İnfaz bile onun için yetersiz kalırdı. Biliyordu, kötüydü. Hatta o kadar çok kötüydü ki içinde infazını verirken yalnız olmamayı düşünmeye başlamıştı. Kendisiyle birlikte başka birinin infazını vermeyi düşündü, bu düşünceyi öldürdü. Elinde tuttuğu bu yolu bir yumru hâline getirdi ve açık bıraktığı diğer avcuna döndü. Bu avcu boştu ama bir gün dolu olacağını ümit ediyordu, öyle olmak zorundaydı.

Dünyanın dengesi olan o mücevheri istiyordu.

Başaramazsa diye bir şey yoktu. Başaramamaktan korkmuyordu zaten. Tek korktuğu kapattığı ve yumru hâline getirdiği o seçeneği seçmek zorunda kalma ihtimaliydi. O seçeneği seçtiği an kalbinde verdiği infazla birlikte hem kendisi hem de avcunda tuttuğu parçalanacaktı.

Bu yüzden o mücevherlere sahip olmalıydı.

Sessizliğe alışmış kulakları saatin 00:00'a vurduğunu işitti. Asistanıyla birlikte lüks ve gereksiz pahalı olan masada oturuyorlardı. Oğlunun evde olmadığını biliyordu. Eski günlere dönüyor olabilir miydi? Aylar öncesindeki Adrien'ı görmek istemiyordu. O zamanlar hem oğlu hem de kendisi için zordu. Geceleri nedensizce dışarı çıkıyordu. Endişesi yoktu, artık endişe duymuyordu. Oğluna güveniyordu ve son zamanlarda onun iyi yönde farklılıklar gösterdiğini gözlemleyebilmişti. Kendisine yine aynı tavırları devam etse de onun adına tek istediği oğlunun istediği bir hayat yaşamasıydı.

Bunun için geç olabilirdi. Bu yüzden eski otoriter tavırları devam etmiyordu.

Yumru hâlindeki avucunu açtı. Karısının ona emanet bıraktığı sade ama anlamı büyük yıldıza benzer rozete baktı. Yüzü buruştu hafiften. İçten içe onu yiyen pişmanlığı onu defalarca kez karısından özür dilemeye itiyordu. "Dilerseniz korumayı onu araması için görevlendirebilirim." dedi koyu saçlı asistan kadın. Karşısındaki adam ailesine büyük ölçüde değer veren ve asla vazgeçmeyen biriydi. Onun ailesine olan tutumu genç kadını etkiliyordu. Karısı için her şeyi göze aldığı gibi hasarlı bir mucizesiyi kullanmayı o da bu adam için göze alıyordu.

Ünlü tasarımcı diyerek başlayan ve ardı kesilmeyen başarılarının sayıldığı bu adamın asistanı olarak başlamıştı bu hayata. Şimdi geldiği konuma bakarken mavi gözleri dalıp gidiyordu. Gabriel Agreste için yapmayacağı bir şey var mıydı? Bunu düşündü. Bunu düşünürken ruhu gün gün çürümeye başlamıştı bile.

"Hayır," dedi saçlarına ak düşmüş ama karizmatik duran adam. "Adrien için endişe duymuyorum. Sabaha karşı gelecektir."

Kadın onu onayladı. "Sabaha karşı geliyor." Adrien'ı ona anlatırken içi rahattı. Adrien'ın çocukluğunu bilirdi. O genç adam zor dönemlerden geçmişti ve onu hep göz önünde tutmak istemişti. Gabriel haklı diye düşündü. Adrien artık özgür ruhluydu ve onun için endişe duymak gerekmiyordu. Nathalie de Adrien'ın nereye gittiğini bilmiyordu ama güveniyordu. Adrien olgun düşüncelere sahip bir bireydi. Evet, o artık bir bireydi ve ne yapacağını biliyordu.

Gabriel ve Nathalie işte bu yüzden bu gece yarısında birliktelerdi.

Gabriel evlilik yüzüğüne bakarken avucunda duran rozete de baktı. Karısının hatırasıydı o. Geride bıraktığı tek şey oydu. Maneviyatı yüksekti. Hatta bu maneviyat Gabriel'ın kömürden kalbini sızlatıyordu. Rozeti avucunda tutmaya devam etti ve derin bir iç çekti. Öncelikleri vardı, asla vazgeçemeyeceği öncelikleri vardı ve zor kararlar almak zorundaydı.

Lain: Geri Dönüş (Ⅱ. Kitap) | MiraculousWhere stories live. Discover now