ʚölüм 0.3 "Kabulleniş"

510 42 28
                                    

Her şeye sahip olduğum bir dünya hayal ettim. Bir zenginlikten ya da kusursuz bir hayattan söz etmiyorum. Her şeye sahip olmak bunlardan ibaret değildi. Bizim her şeyimiz tekti ve bu dünyada saklıydı. Yakında mıydı? Belki de öyleydi, uzakta da olabilirdi. Henüz bulamamıştım ama bir anlığına düşündüm: ona sahip olsaydım nasıl geçerdi benim dünyam?

Eğer benim sahip olmam gereken tek şey şu anda sıcak avucunu sol yanağıma koymuş kişiyse? Baş parmağıyla ufak hareketlerle elmacık kemiğimi okşadı, gözlerini gözlerimden ayırmadı. Yoyom elimin arasından kayıp gitti, kara gömüldüğünde çıkardığı ses olduğumuz durumumuzu bozmadı. Dudaklarımdan soğuk havada buharlaşacak bir nefes verdim, duman aramızdan yok olup gitti. Yeşilleri bana bakmaya devam ederken sol eli belime yerleşti, beni kendisine çektiğinde göğsüm güçlükle yükseldi.

"Yoksa çoktan öldüm mü böceğim?" diye fısıldadığında ellerim onu durdurmak amacıyla göğsüne yerleşti, onu itmek istemedim. Yutkunup dudaklarımı ıslattığımda başımı iki yana salladım. "Böyle konuşma," Elim güçlükle onun göğüsüne yaslandı, onun uzaklaşmasını ister gibi ittim. "Çok yakınsın." dediğimde yoğun bakışları geri çekildi, ellerini de üzerimden geri çektiğinde vücudum boşluğa düşer gibi hissettim. Esintili rüzgar onun sarı saçlarını savurdu, gözlerine mahçuplukla baktım. Dudaklarını birbirine bastırıp ufak bir tebessüm etti. Kara Kedi şemsiyemi aldı, açtı. Üzerimize tutarak bizi kardan koruduğunda kendime gelerek yerdeki yoyomu aldım.

"Beni neden çağırdın?" dedi sabit çıkan sesiyle. Onu üzmüştüm, belli etmek istemese de sesinden anlaşılıyordu. "Yoksa beni gerçekten özlediğin için mi çağırdın?"

"Seni," Atkı karıncaya çıkarak şemsiyenin altından kurtuldum. Kedi karın altında durmayı tercih etti. Kollarımı kendime sarıp bir oyuncağa bedenimi yasladım. "Senin ne diyeceğini merak ettim. Bugün gelmemenin bir sebebi vardı ve ben söylemene izin vermedim."

"Ama cevabı aldın değil mi?" dediğinde gözlerimi yeşillerine kaldırdım, dudaklarından silmediği tebessüm kalbime bir ağrı oturttu. İyi olduğunu göstermeye çalışırken beni vicdan azabına soktuğunun farkında mıydı? "Kara Kedi ben bunun için üzgünüm." Yutkunup kollarımı ovuşturdum, sanki kendime teselli veriyor gibiydim. Onun canını acıtmak, kalbini kırmak istemiyorum.

"Leydim," diye seslendiğinde kaçırdığım gözlerimi ona çevirdim. Üzerinde tuttuğu şemsiyenin üzerini kar taneleri kaplamıştı. Bir eliyle şemsiyeyi tutarken diğer elini göğsünün üzerine koydu. "Dediğim gibi, ilk defa reddedilmiyorum ve," Dişlerini göstererek gülümsedi. "...Sanırım son olmayacak, bu yüzden," Gülümseyen yüzüyle bana baktı, gülümsemesine karşılık veremedim.

"Bu yüzden rahat ol, seni bekleyeceğim."

"Beni anlamıyorsun," Derin bir nefes alıp kaşlarımı kaldırdım. "Seninle... Kedi beni çıkmaza sokuyorsun!" İçten yanaklarımı ısırıp yeşil gözlerinin içine baktım. Gülümseyerek dudaklarını birbirine bastırdı. Bana olan bakışları ondan gözlerimi kaçırmamı sağladı.

"Benden hoşlanıyorsun." dediğinde gülerek nefesini verdi. Dedikleriyle şaşkınlıkla aralanan dudaklarımla öylece kalakaldım. Kısılan bakışlarıyla yanıma geldi, karşımdaki oyuncağa bedenini yasladığında şemsiyeyi kapatıp oyuncağın içine bıraktı. "İkimizi çıkmaza sokan sen değil misin leydim?"

"B-ben... Senden hoşlanmıyorum. B-bunu da nereden çıkardın?" Kaşlarımı çatarak kollarımı kendime daha da sardım. Yüzündeki tebessümü silmedi. "Zaman öğretti." diye kısık bir sesle konuştuğunda sertçe yutkunup bakışlarımı yere indirdim. Ben ondan hoşlanmıyordum.

Lain: Geri Dönüş (Ⅱ. Kitap) | MiraculousWhere stories live. Discover now