18. Bölüm "Felaket Öpücük"

395 30 55
                                    

Bölüm ismi bulamayınca bölüme prim gibi isim veren yazarın ismi Fani...

Neyse, iyi okumalar böcüşlerim! <3

🐞🐾

"İnanabiliyor musun? Sonunda Gabriel's'da çalışabilirim, hep bunu hayal ediyordum. Tanrım, belki Gabriel Agreste ile ortak tasarımlar bile yapabiliriz! Ahh, hayali bile mükemmel Adrien!"

Kesinlikle kendinden geçmişti.

Onun bir anda kurmaya başladığı hayallerini dakikalardır dinliyordum. Elimde mola verilmesini isteyen yönetmenin ikramı olan soğuk kahve kutusu vardı. Marinette ufak sözleşmeye imza attığından beri susmuyordu. Onu dudağımdaki ufak bir kıvrımla dinliyordum.

"Benim modelim olursun ve tasarımlarımı ilk sen giyersin. Her ay sana özel kıyafet dikerim, bunu yaparım!" Elindeki kahve kutusunu unutup kollarını havaya kaldırdı. Neyse ki bir kaza olmadan kolunu geri indirdiğinde hâlâ girdiği durumun farkında değildi.

Hoşuma gidiyordu, gözlerimin içine bakarak hayal kuruyordu. Onu dinlerken ben de hayal kurumaya başladım. Hayalimizi...

Fazla gösterişi olmayan bir evimiz olurdu. Bahçeli ve kesinlikle iki katlı. Çatılarda dolaşmayı seviyordum, bu yüzden yüksek bir çatısı olmalıydı. O evde üç çocuk sesi duymak isterdim. Kahkalar ve neşeli kırkırtılar. Emma'nın iki tane erkek kardeşi olabilirdi. Emma bana benziyordu, üç çocuğumuzdan en küçüğü ise Marinette'e benzesindi. Ortanca çocuğumuz bizi temsil edebilirdi ve kesinlikle mutlu bir aile olurduk.

Marinette'in her zaman istediği hamsterdan iki tane sahiplenirdik belki. Bir yaz gününde çocuklarımızla birlikte bahçemizde piknik yaptığımızı düşündüm. Emma'yı düşündüm sürekli, onun ilahi güzelliğini hayal ettim. Annesine düşkün gibi görünse de bana olan sevgisi başka olacaktı. Küçük kardeşleriyle bazenleri anlaşamayacaktı çünkü Emma'nın aksine iki aslan parçası hiperaktif olacaktı. Emma annesiyle birlikte yaptığı bebeğiyle dizimde otururken ailecek yaptığımız makaronlardan yiyordu. Hayal ettim, gülümsedim.

Sadece hayalden ibaret kalsın istemiyordum.

"Adrien, Adrien!" Gözlerimi kırpıştırdım. Gözlerimin görüşü netleştinde mavileri gördüm. Kâküllerini düzelttikten sonra işaret parmağıyla beni gösterdi. "Telefonun çalıyor." Kuruyan boğazımı yutkunarak gidermeye çalıştım. Hayaller kurarken gerçek hayattan uzaklaşmıştım.

"Üzgünüm," Kahve bardağımı sol elime alıp kot ceketimin cebindeki telefonumu çıkardım. Kagami'nin ismini okuduğumda telefonu sessize alıp tekrar cebime koydum. Ona daha sonra dönebilirdim, şu an Marinette ile vakit geçiriyordum.

"Açmadın, önemli değil mi?" Dakikalarca konuştuktan sonra boğazı kurumuş olmalıydı. Bunu yudum yudum iştahla içtiği kahveyle giderdi. Başımı iki yana sallayıp kahve bardağımı masanın üzerine bıraktım. "Hayır, ona sonrasında geri dönerim. Şu an bir cadıyla birlikte kahve içiyorum." dediğimde hem göz devirmiş, hem de gülmüştü. Cadı dediğim için kızıyor gibi görünüyordu ama ona Adrien iken leydi diye seslenirsem şüphelenirdi. Bunu hatırlamadığı zamanlar içimden gelerek söyleyebiliyordum ama şimdi söylemezdim. O Adrien için bir cadıydı.

Aslında tam olarak ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Hâlâ kararsızlık yaşıyordum. Onu kimliğimi bilmesi konusunda daha fazla mı sıkıştırmalıydım? Yoksa onu mu beklemeliydim? Şimdi hiçbir şeyden habersiz bir şekilde BFF diye tanımladığı Adrien ile sohbet ederken aslında onunla birlikte uyuyan, öpüşen, sarılan, birlikte pasta yapıp yiyen Kara Kedi olduğumu bilmiyordu. Bu rahatsız ediciydi. Onun gözlerinin içine bakarak ikinci bir kimliğe bürünmek rahatsız ediyordu beni. Adrien iken de ona sıkıca sarılayım, içimden geçen her şeyi söyleyeyim istiyordum.

Lain: Geri Dönüş (Ⅱ. Kitap) | Miraculousजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें