30. Bölüm "Siyah Nokta"

338 30 13
                                    

Siyah nokta.

Aklın uyduğu kelimeleri kağıtla buluşturan mürekkebe sahip ucuz tükenmez kalemime baktım. Kağıda buluşturduğu renk siyahtı. Soğuk olduğunu bildiğim metalin ucuna bakıyordum. Kağıda birkaç kez buluşturduğum kalemin ucundaki siyahlık daha önce dikkatimi çekmemişti. Sanki ne yazdıysam her şeyi o küçük siyah noktada toplamıştı. Öyle derin, öyle anlamlı geldi ki düşüncelerim yeniden zaman kavramını unuttuğum dakikaları yaşadığımı tahta yüzeye sahip yağlanması gereken odamın kapısının çıkardığı sesle fark edebildim. Gözlerim önce yuvarlak küçük pembe çalışma saatime düştü. Akşam yemeği saati yaklaşmıştı, zamanın hızına ayak uyduramadım bir an.

"Canım?" Annemin sesini duyduğumda sağ elimde tuttuğum siyah noktasının bende barındırdığı güzel hissi taşıyan kalemimi bırakmadan sandalyemle birlikte arkama döndüm. Annem bir tabak damla çikolatalı kakaolu kurabiye ve büyük bir ihtimal çok sevdiğimi bildiği ballı olduğunu hissettim süt dolusu büyük bir bardakla bana doğru birkaç adım attı. Dudakları sanki gülümsemek istiyor da başaramıyor gibi görünüyordu. İlk sorduğu soru, "Daha iyi misin?" olmuştu. İyi olmamam için birçok sebep vardı ama ben 26 Eylül tarihinden itibaren mutlu yaşamayı öğrenen bir kızdım. Bu yüzden annemin görmek istediği bir tebessüm iliştirdim dudaklarıma. Ona, "İyiyim anne, gelsene." dedim.

Durgun ve sessizliğimin hüküm sürdüğü zaman diliminde pastanede arkadaşlarım ve annemle birlikte öylece oturmuş, çay içmiştik. Ben sevdiğim orman meyveli çayımı yudumlarken bana ne Kara Kedi'yle ne de başka bir şey hakkında bir yorumda bulundular. Annem, babam vasıtasıyla Kara Kedi'den ayrıldığımı öğrendiğinde gri gözleri benden hiç düşmemişti. Bunu istiyordu zaten, sonuç olarak istediği de olmuştu.

Ve şu anda gördüğü Marinette bu ayrılıktan pek de etkilenmişe benzemiyordu.

Gerçekleri ise tüm zerremde hissediyordum. Siyah nokta bu yüzden anlamlı gelmişti. Mürekkebin kuruduğu ve ellenmeyeceği sürece orada varlığını koruyabilen basit bir mürekkep noktasıydı. Onu kendimle kıyaslamaya çalıştım. Düşüncelerim bir rüzgâr gibi esti ve bunu yapmama izin vermedi. Sanki o tükenmez kalemin ucunda yazılan her bir kelimeyi içinde barındıran minik kurumuş siyah nokta başka biriydi.

"Teşekkür ederim anne." dedim kurabiyenin boğazımdan geçmesi için tahmin ettiğim gibi ballı olan sütümden yudumlar aldıktan sonra. Annem bana kırılgan bir tebessüm etti. Diğer dönen sandalyeyi çekip yanıma oturduğunda gözleri yaptığım Antik Mısır araştırmasına düştü. Benimle konuşacağını hissettim.

"Akşam yemeğine gelecek misin?" dedi, bunu sorduğu için bir an şaşkına döndüm. Gri gözlerini bana kaldırdı, hızlıca başımı salladım. "Elbette," Karnımı daireler çizer gibi ovuşturdum. "Çok açım."

"Marinette," dedi sözümün üstüne. Elleri çalışma masamın üzerinde birleşti. Babam ve onun 20 yılı koruyan evlilik yüzüğüne baktım. Konuştu: "Bir söz okudum. Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol, diye," Çekik gözleri hafiften kısıldı, başını usulca iki yana sallarken, "İkisini de yapmıyor, görmek istediğimiz Marinette'i oynuyorsun. Rol yapma canım, benimle olduğun gibi konuş." dedi.

Rol sandığı gerçek iken, gerçek sandığının rol olması yakınlarıma ve sevdiklerime kurmaca oyunumun büyük bir yalan olduğunu hatırlattı. Bu beni rahatsız etti, annemden gözlerimi kaçırdım.

"Ne söylememi istiyorsun?"

"Benim ne istediğim önemli değil Marinette." Elini koluma koydu ona bakmamı istercesine, yine de ona bakmadım. "Gerçek seni görmeme izin ver."

Lain: Geri Dönüş (Ⅱ. Kitap) | MiraculousHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin