13. Bölüm "Uydurukçu Böcük"

366 34 36
                                    

Bölüm adını sorgulamayın, hoşuma gitti :p

🐞🐾


Zihnimde tozlu raflarda aradığım birkaç anı kırıntısını görebiliyordum. Her anıda Chloé baştaydı. Onunla ilk tanıştığımda yalnızca ilkokula giden küçük veletlerdik. Sınıfta ilgi geçen bir kızdı, benim bile ilgimi çekmişti. Boya kalemleri çok güzeldi. Çocukken de resim çizmeyi severdim, ilkokulun bir gününde ise resim çiziyordum. Resimde kendimi bir peri olarak çizmiştim, perileri seviyordum. Resmimi çizerken kırmızı boyam bittiği için Chloé'nin güzel kalemlerinden istemiştim. İlk defa onunla iletişime geçtiğim için yüzünü buruşturarak adımı sormuştu. Ona ismimi söyleyip kırmızı kalemini bana ödünç verebileceğini sordum, buna çok gülmüştü.

O zamanlar çocuk aklımız vardı. Şimdi düşünüyordum da aramızda tek çocuk olmayan Chloé idi. O farklıydı, sürekli öğrencileri eleştirirdi fakat bu farklılığın içerisinde, bizim masumiyetimizin altında Chloé'nin zihniyeti bambaşkaydı. Aynı yaştaydık ve ben perilere inanırken Chloé bunu saçma buluyordu. İlk defa benimle o zaman dalga geçmişti, o gün biraz üzülmüştüm. Anneme gidip perilerin gerçek olup olmadığını sorduğumda duymam gereken cevabı vermişti.

Chloé ilkokulda farklıydı, sanki hiç çocuk olmamıştı ve her şeyin farkındaydı. Ortaokulda da aynı sınıfa denk gelmiştik. Büyüyorduk ve sorumluluklar yavaş yavaş artıyordu. İlkokuldaki çekingenliğim son bulmuştu, ortaokulda arkadaş canlısı biri olmuştum. Chloé her zamanki gibi Sabrina'yla geziyordu.

Liseye geçmiştik ve artık çocuk değildik. Chloé'nin daha ilkokulda farkında olduğu durumları artık herkes biliyordu. Perilerin gerçek olmadığını, başarılı olmak istiyorsak çalışmamız gerektiğini ve düştüğümüzde ağlamamamız gerektiğini... Onlarca, yüzlerce farkındalık yaratan cümleleri artık herkes biliyordu. En çok da kim kötü, kim iyi onu ayırt edebiliyorduk.

Okul Chloé'yi kötü tarafa yerleştirmişti, hatta ona takılan Kötülerin Kraliçesi ünvanı bir süre okulda çok konuşulmuştu. Bu düşünce bana tersti. Evet, Chloé sadece kendini ve kendi gibi lüks olan insanlara karşı bir empati duysa bile; Chloé insanlarla dalga geçmekten zevk alsa bile şimdiye kadar kimseye zararı dokunmamıştı. Chloé konuşur durur, hatta bazenleri şakaya vururdu ve benim ara sıra o şakalara güldüğüm olmuştu. Yıllardır onunla birlikteydim, beni düşmanı olarak görse bile onu kötü olarak görmemiştim.

Kötü her zaman kötü olarak kalırdı fakat Chloé kötü tarafta değildi, bunu biliyordum.

Bana anlatmıştı, mektupta ne söylediyse bir bir onun ağzından dinlemiştim. Kıskandığını her söyleyişinde suratını buruşturuyordu, sanki kendine tahammülü yoktu. İki hafta önceki Chloé ile karşımda oturan Chloé arasında dağlar vardı. Bunun nedenini de açıklamıştı. Kardeşi Zoé'nin kendisi gibi olmadığını ve kendi benliğini oluşturduğunu söylemişti. Bunları zaten Adrien'la ikisini dinlerken duymuştum ama onu ilk defa duyuyormuşum gibi dinlemiştim.

Biraz annesinden bahsetmişti fakat üzerinde durmamıştı. Üzerine fazlaca durduğu konu annesinin Zoé'ye nasıl kendi gibi olmasına izin verdiğiydi. Chloé'ye göre Bourgeois ailesinin kuralları vardı. Sonrasında bu kuralların bir fiyasko olduğunu kabul etmiş gibi bir ifadeye bürünmüştü. Ona Adrien'ın dediği gibi bir kraliyete değil aileye sahip olduğunu söylemiştim. Beni anlıyordu, ben de onu anlıyordum.

Lain: Geri Dönüş (Ⅱ. Kitap) | MiraculousWhere stories live. Discover now