ʚölüм 0.5 "Dolunayın Mührü"

501 38 29
                                    

"Evet evet, anladım. Artık gidebilir miyim? Çok uykum var."

"İyi geceler tatlım!" Annem ve babam oturma odasından aynı anda seslendiklerinde iç çekip odamın merdivenlerini tırmanmaya başladım. Uykumun olduğu doğruydu fakat gece daha yeni başlıyordu. Uğur Böceği ve Marinette olabilmek kolay sayılmazdı.

"Önce Adrien'a hediyesini vermem gerekiyor." deyip odamın kapısını kapattığımda çalışma masama ilerledim. Odaya geldiğimi fark eden Tikki görüş açıma girdi.

"Nasıl geçti Marinette?"

"Hiçbir şey değişmedi Tikki ama akşam yemeği güzeldi." dedim gülerek. Yeni yıla bazı şeylerin değişmesi veya devam etmesi için dilek falan dilerdik ama hayatımız yılbaşına mı bağlıydı? Yılbaşını seviyordum fakat şu dilek olayı saçma geliyordu. Mesela yeni yıla nasıl girersen öyle devam edersin sözü...

İnanan var mıydı gerçekten?

"Kara Kedi'yle buluşmaya geç kalmadın mı?" diyen Tikki'yle birlikte gözlerimi duvar saatine çevirdim. Saat gece 02:12'yi gösteriyordu ve benim saatin varlığından haberim yoktu!

"Çok geç kaldım hem de!" Ellerimi saçlarıma götürüp çekiştirdim. Kara Kedi hâlâ beni bekliyor olabilir miydi? Çok geçti!

Adrien'a yaptığım bilekliği ve Kedi'nin hediye paketini elime aldığımda dudaklarımdan telaşla, "Tikki, benekler!" kelimeleri dökülmüştü. Balkon kapısından çıkmak yerine odamın yuvarlak penceresinden kendimi dışarı attım. Sihirli kostümüm soğuk geçirmese bile yüzüme vuran kuru soğuk oldukça hissedilebilirdi. Kar yağışı olmadığı için şanslı mıydım bilmiyorum ama kar yağsa bu kadar soğuk olmazdı. Kar önceden yağmış ve o soğukluk kuru havaya karışmıştı. Kar yağdığı gün bu kadar soğuk değildi. Odama geri dönüp boynuma bir atkı dolamayı düşünmüş, ardından hemen vazgeçmiştim. Kara Kedi'nin beni hâlâ beklediği belli bile değildi. Karlardan arınmış Opera Binası'nın üzeri son durağım olurken nefes nefese yoyomu kaydırıp Kedi'yi aradım.

"Leydim?" Kısık ve çatlak çıkan sesiyle birlikte elimi kalbimin üzerine koyup derin bir nefes daha aldım. Böcek telefonumun ardından birkaç hışırtı duydum. "Uğur Böceği, iyi misin? Nefes nefese kalmışsın."

"E-evet, şey hâlâ beni bekliyor olmalısın ha?" Yüzümü buruşturarak etrafıma bakındım. Her zaman geç kalmak zorunda mıydım?

"Ovv," Gülüşünü duyduğumda duraksadım. "Aslında pek sayılmaz. Misafirlerim var ve sıkılmıyorum."

"Misafirlerin mi var?" Kaşlarımı çatıp kim olabileceğini sorguladım? Misafir...

"Evet ve çok iyi anlaşıyoruz. Yine de yanımıza bir an önce katılmanı bekliyorum," İç çekti. "Daha iyi olurdu."

"Elbette!" Sesim yankı yaptığında hediyeleri tuttuğum elimin tersiyle ağzımı kapattım. "Yani beni bekle, biraz sonra yanında olacağım."

"Bekliyorum böceğim." dediğinde gülümseyip yoyomu kulağımdan geri çektim. Onu beklettiğim için kızgın olabileceğini düşünmüştüm fakat beni beklemeye o kadar alışmış olmalı ki geç kalmamı normal karşılıyordu. Marinette ve Uğur Böceği'nin tek ortak özellikleri: geç kalmak.

Tabii savaşlara asla geç kalmazdım, genelde Kedi geç kalırdı. Sebebini sorduğumda ise çoğu sefer kwamisini aradığı için olduğunu söylüyordu. Kwamisini mi kaybediyordu anlamıyordum ama peynire âşık olduğu söylemişti. Bir tembel olduğunu ve çorap gibi koktuğunu...

Lain: Geri Dönüş (Ⅱ. Kitap) | MiraculousDove le storie prendono vita. Scoprilo ora