Evine hoşgeldin

4.8K 288 25
                                    

    Yirmi beş yıl sonra...

     Dolaptan büyükbabasının en sevdiği takımı aldı. Yatağın üzerine koyup iyice düzeltti. Yakasına koymak için hazırladığı küçük beyaz orkidelerden bir buketi iliştirdi. Her ne kadar zor gelse de Soraya artık yalnızdı. Daha bebekken anne ve babasını, sonra büyükannesini, şimdi de onu büyüten büyükbabasını kaybetmişti.

    Yatağa oturup etrafa bakındı. Bu odaya her sabah gizlice girer, onu öperek uyandırırdı. Soraya kendini kimsesiz ve çok yalnız hissetti. Yatağın üstünden takımı da alıp, mutfakta onu bekleyen gence yöneldi.

   "Bu takımı giydirin. Lütfen her şey en iyi şekilde olsun."

    "Tabi ki. Tabut da yarın gelecek. Evde de tören olacak mı? Yoksa sadece kilise mi?"

    "Kilise de olacak. Buraya ölüsünün gelmesini istemedi. Onu bu evde hep yaşadığı haliyle hatırlamamızı istiyordu."

    Genç başını sallayıp, üzerinde cenaze evinin adının yazdığı minibüse bindi. O uzaklaşırken Soraya kapıyı kapatıp mutfağa geçti. Dolaptan mısır gevreğini alıp sütle karıştırdı. Ağzına bir kaşık götüremeden garip bir hisse kapıldı. Sanki birisi onu izliyordu.

    Yerinden kalkıp evi kontrol etti. Son olarak bahçeye çıkıp kontrol etti. Kimse yoktu. Yalnız kaldığı için oluşan bir korkuydu belki de, diye düşündü. Eve tekrar girip zaten canının hiç istemediği gevreği çöpe döküp kaseyi masaya koydu. Gidip yatması ve yarın için hazır olması gerekiyordu.

          ☄

     Mezar taşlarındaki isimleri tek tek okudu Soraya. David, Mary, Paul, Darla. Anne ve babasının mezarının yanında küçük bir mezar daha vardı. Orada ise yalnızca soyadları yazıyordu. Büyükbabası kimsesiz bir bebek mezarına sahip çıktıklarını söylemişti ona.

    Büyükbabasının eski dostları dışında kimse gelmemişti. Zaten Soraya'nın malum durumu yüzünden onu teselli edecek bir arkadaşı da yoktu. Tekrar mezar taşlarına bakıp iyi bir yerde beraber ve mutlu olmaları için dua etti.

    Eve geri dönüp, siyah kalem elbisesinden kurtuldu. Üzerine şort pijamasını ve onun ip askılı üstünü geçirdi. Duvarlar Soraya'nın çocukluk fotoğrafları ile doluydu. Merdivenden inerken, daha yeni doğmuş, büyükbabasının kucağındaki hali en sevdiği fotoğraftı.

    Güzel bir çocukluk geçirmişti Soraya. Büyükbabası çok zengin bir adam değildi ama Soraya için her şeyin en iyisini yapıyordu. Onun için anılarının olduğu evi satıp, Manhattan'a taşınmıştı.

    Soraya evin kapılarını kilitledi. Bugün de dünkü gibi izlendiğine dair garip bir hisse kapılmıştı. Büyükbabasına söz vermişti. Ama o artık yoktu. Soraya'nın kendini koruyabileceği bir gücü varken neden kullanmasındı ki? Elini kilidin olduğu yere tuttu ve aynı şekilde tüm evi sihirli bir kilit altına aldı. İçi şimdi daha rahattı.

    Brooklyn'den de bu yüzden taşınmışlardı. Soraya gücünün farkına ana sınıfında varmıştı. Sınıfın ortasında arkadaşının oyun hamurunu uçurmuş ve bütün çocukların korkmasına neden olmuştu. Çocuklar gibi aileleri de durumu öğrenip Soraya'nın incelenmesini ya da okuldan kovulmasını istemişlerdi.

  David de torunun ne olduğunu bilmediği için, kitapçı dükkanını ve evini satıp, Manhattan'na taşınmışlardı. Aynı kitapçı dükkanı burada daha da büyümüştü ve şimdi ev de dükkan da Soraya'ya kalmıştı. David, Soraya'ya söz verdirmişti.

 "Yapabildiğin şeyleri kimseye gösterme Soraya. En iyisi hiç yapmaman."

    Soraya bugüne kadar bu söze sadık kalmıştı ama bugün korkuları ona sözünü bozdurmuştu. Cenazeden sonra büyükbabasının bıraktığı mektuptu bunun sebebi. Ona aslında gerçek ailesi olmadığını, onu hastanenin bahçesinde bir hortumun getirdiğini ve ne olduğunu bilmediğini yazmıştı. Sahiplendiği sanılan mezar ise, gerçek Soraya'ya aitti. Asıl sahiplenilen oydu.

YERALTI KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin