Lanet

2K 152 8
                                    

    Anıt gibi yapıdan çıkıp tekrar ormana doğru yürümeye başladılar. Hava tamamen kararmıştı artık ve bazı küçük çıtırtılar daha da korkutucu geliyordu. Soraya bunu savuşturup kafasındaki soruya odaklandı. Ona geldiğinden beri yalnızca annesi anlatılmıştı ama babasından kimse bahsetmemişti.

   Bu kanı, dört elementi taşımasının bir sebebi olmalıydı ve bunun cevabı babasında olabilirdi. O burada değilse bile, bilen kişi mutlaka Christian'dı.

    "Babam nerede?" deyince Christian durdu.

   Bu sorunun geleceğini de verecekleri cevabı da düşünmemişti. Yutkunup ciğerine belli etmeden nefes depoladı.

   "Neden sordun?" dedi zaman kazanmak için.

    "Yani hep annemden bahsettiniz. O kim?"

    Christian dudaklarını yaladı. Boğazı günlerdir su içmiyor gibi kupkuru oldu.

     "Öldü." dedi bir anda. "Başka bir saldırıda. İblislerin tuzağına düştü."

    "Onlar daha önce güçlü değil demiştin." dedi Soraya.

    Christian tekrar yürümeye başladı ve öyle cevap verdi. Daha sakindi şimdi.

    "Öyle. Ama etkisiz değillerdi. Tek başına yakaladıkları bir periye toplu halde saldırabilmek zor değil."

    "Kral olsa bile mi?" dedi. Christian'ın arkası dönük baş sallamasını görünce devam etti. "Neden tek başına dolaşıyordu ki?"

    Christian, tekrar durup ona döndü. "Cesur bir adam ve güçlü bir periydi. Korkusuzdu." diye yalan söyledi, çünkü ona göre artık korkağın tekiydi. "Yalnız kalmayı severdi."

    "Peki benim kanım?" Christian'ın tek kaşı havaya kalktı. "Yani bu nereden geliyor? Her peri, annem de dahil hepsi tek elemente sahip."

    Christian, az önce kaldırdığı kaşını kaşıyıp dudak büktü.

    "Bilmiyoruz. Sanırım ender rastlanan bir durum. Bir gün böyle bir şey olacağı biliniyormuş ama ne zaman gerçekleşeceği bilinmiyormuş. Sürekli soy karışmasıyla alakalı olduğu söyleniyor."

   Sözlerini bitirince kendisi de şaşırdı ama bir yandan da rahatladı. Soraya, düşünüyor gibi durup bekledi sonra ona bakıp başını salladı.

   Şatoya birlikte girdiler. Soraya, Christian'ı odasına çıkmak için merdivenin başında yalnız bıraktı. Gri taşlı merdivenleri geçip aynı renk koridorda yürürken Christian'a ormanda sorduğu soruda nasıl tereddüt ettiğini fark etti. Niye bu kadar kolay bir şeyi söylerken zorlandığını merak ediyordu.

   Dolabın başına geçip rahat bol bir gecelik aldı. Banyoya gidecekken yatağın yanında yerde yarı açık duran kahverengi deri kaplamalı kitabı gördü. Onu oraya fırlattığını bile unutmuştu. Geceliği, yatağın ayak ucundaki altın kaplı demire atıp kitabı yerden aldı.

   Bunu Lenora'ya vermem gerek, diye düşündü. Sonra kitabın kapağını kaldırıp küçük büyülerin yazdığı kargacık burgacık yazılara baktı. Bu normal bir alfabe değildi. Soraya okuyabiliyor olmasına şaşırmadı. Belli ki yer altına ait bir alfabe vardı.

    Soraya, biraz daha incelerken bunun aslında kitap değil defter olduğunu fark etti. Belki de Lenora'nın gençken tuttuğu notlardır, diye düşündü. Kesinlikle geri verilmeliydi ama bir şey onu deftere çekti. Biraz daha okurken içinde Christian'ın hala öğretmediği sihirler olduğunu gördü ve hemen kapattı defteri.

    "Başkasına ait bir şeyi okumam doğru değil." dedi ve elini defterin üzerinde gezdirdi. Sonra da aklına ağaç gövdesinde olan Drake'in anne ve babasına, daha doğrusu duyduğundan emin olmadığı bedenlere verdiği sözü hatırladı. "Belki de biraz yardım alsam fena olmaz." Defteri baş ucundaki çekmeceye kaldırıp banyoya girdi.

YERALTI KRALLIĞIWhere stories live. Discover now