Kayıp prenses

2K 185 8
                                    

   Her yer tek tek arandı. Korkudan kimse bir şey yapamıyordu. Çocukları bulamasınlar diye Lenora'nın daha önce hazırladığı büyüyle gizlenen bir kulübeye saklamıştı Vanessa onları. Aynı büyünün neden Soraya'ya yapılmadığını sorgulamaya başladı. Samuel onların yanında kalmıştı. Christian hala onun boynunda bıraktığı yakıcı izi hissediyordu ama yalnızca Soraya için korkuyordu şimdi.

     "Nerede olduğunu söyle?" dedi tekrar karşısına dikilip.

     "Burada prenses falan yok." dedi onun yüzüne bakmadan.

     "Buna hakkınız yok. Size bir şey yapmıyoruz ama siz sürekli bir bahaneyle gelip burayı harap ediyorsunuz."

    Samuel sesin geldiği yere döndü. Ufak tefek bir kadındı bağıran. Samuel ona dönünce başını eğdi. Ama kadının yanına adım adım yaklaştı.

     "Sen benimle böyle konuşmaya nasıl cürret edersin?" Boynundaki madalyona uzandı.

    "Burada prenses yok." dedi kadın başını kaldırıp. "Ama bir gün gelecek. Geldiğinde de hepiniz bunu zaten hissedeceksiniz. O sizin sonunuzu getirecek."

     Samuel madalyonu kadının göğüs kafesinin ortasına koydu. O kadar hızlı oldu ki Christian'ın yapabileceği bir şey olmadı. Kadının ağzı kocaman açıldı ama sesi çıkmıyordu. Yavaşça titremeye başladı ve yere yığıldı. Diğer bütün periler uğultu bile çıkaramayacak kadar korkuyorlardı.

    "Bir konuşan daha olursa. Saygısızlık yapan..." Yerdeki kadına baktı. "Onun gibi ruhunuzu alırım. Onun gibi boş bir beden olarak kalırsınız. Yalnızca kalbiniz atar, gözleriniz görür, vücudunuz sıcak kalır ama boş bir kalıp olarak yaşarsınız."

    Christian yumruğunu sıktı. Kimse yerdeki ruhsuz bedeni kaldırmaya gidemedi. Köyün her bir yanını saran iblisler geri döndüler. Christian aralarında Soraya'nın olmadığını görünce rahatladı.

     Samuel onlara doğru yürüdü. "Nerede?"

    "Yoktu efendi. Aramadığımız yer yok. Hiçbir yerde ne onu, ne de ondan bir izi bulamadık."

    "Burada. Kral öyle söyledi. O burada."

    "Bazı ev ve kulübeleri yıktık. Yıkık şatonun bütün odaları arandı. İğne deliğine bile baktık efendi. Ama burada prenses falan yok."

    Samuel tekrar Christian'a döndü. Yanına gidip madalyonu kaldırdı.

    "Söyle, söyle yoksa annen gibi seninde ruhunu hapsederim."

      "Yok. Prenses falan yok." dedi yine.

    Samuel madalyonu onun da göğüs kafesine doğru yaklaştırmaya başladı. Christian geri adım atmadan öylece durdu.

    "Yeter."  edi Lenora. "Onu ne diye cezalandıracaksın? Burada olmadığını söyledi ve sen de bulamadın. Yani doğruyu söylüyordu."

     Samuel, Christian'a tekrar kötü bakışlar atıp madalyonu indirdi. Eliyle iblislere gidiyoruz işareti yaptı. Önlerine düşüp alanı ve köyü terk ettiler.

     Christian derin bir nefes aldı. Birkaç kişi ruhsuz bedene yaklaştılar. Erkek perilerden biri onu kucağına aldı. Nereye götüreceğini biliyordu. Diğer ruhu hapsedilen bütün perilerin bedenleri gibi onu da korumaya alacakları bir fanusa kapatacaklardı. Bir gün geri alabilirlerse diye bunu yapıyorlardı ama umutları çoktan yıkılmıştı.

    Christian, Soraya'yı bulmak için adımlarını atmaya başladı ama önce bir yaşlı bir kadın, ardından bir erkek peri önüne geçtiler. Sonra tek tek hepsi. İlk karşısına dikilen kadın konuştu.

YERALTI KRALLIĞIWhere stories live. Discover now