O buraya ait

4.1K 242 15
                                    

    Söylediği şeyi anlayamadı Soraya. Burası onun evi değildi. Burayı ilk kez görüyordu. Hem... Hem neden ona Prenses demişti? Kafasında soruları sormanın bir anlamı yoktu. O yüzden bakışlarını ona çevirdi.

     "Burası benim evim değil. Ben de Prenses değilim. Hem burası neresi?"

     "Yeraltı Krallığı." diye tekrar etti.

    Soraya tekrar etrafına baktı. Tepedeki her yere, her bir çiçeğin parlamasına sebep olacak kadar ışık saçan güneşe. Güneş o kadar yakın ve parlak görünüyordu ki, sanki her yeri yakıp kavurabilirdi ama bu kadar parlak olmasına rağmen Soraya havanın serin olduğunu hissetti.

     "Burası nasıl Yeraltı olur? Güneşi görmüyor musun? Burası..." Yine etrafına baktı. "Cennet gibi."

     Adam bir adım atıp onunla aynı hizada durdu. "Yerin altını üstünden karanlık mı sanıyordun Prenses? Dünya ile ilgili bilmediğin çok şey var." Bunu öyle puslu ve derin bir sesle söyledi ki, Soraya etkili olsun diye bu sesi bilinçli takındığını düşündü.

    "Peki benim burada ne işim var? Bana neden Prenses diyorsun ki?"

    "Çünkü öylesin. Merak etme her şeyi öğreneceksin ama bunu sana ben anlatamam. Bunu sana Lenora anlatacak."

    "O kim?" Cevap beklemeden kafasını iki yana salladı Soraya. "Ya da boşver. Ben bu saçmalıkları duymak istemiyorum. Burası... Çok güzel ama ben evime gitmek istiyorum."

    "Evin burası." Yine gözlerinin kahverengisi ateş kırmızısına dönüşüyordu.

    Soraya korkusunu bastırdı. "Değil. Benim evim..." durdu, gerçek olabilir miydi? Kim olduğuyla ilgili soruların cevabı burası olabilir miydi?

    "Sen burada doğdun Prenses. Ama oraya..." Elini havaya kaldırdı. "Oraya saklanmak zorunda kaldın. Ama iblisler yerini buldu. Artık yerin üstü güvenli değil."

   Soraya gözlerini devirdi. "Hah iblismiş, dinazor falan da var mı? Anlattıkların çok saçma, iblis diye bir şey yok." Dese de gördüklerinin gerçek olduğunu biliyordu. Yine de ona güvenemezdi.

    "Buranın da var olmadığını iddia edebilir misin?"

    Soraya yeniden etrafına bakmaktan kendini alamadı. Etmiyordu, rüyada olduğuna da inanmıyordu çünkü geçtiği portal yüzünden göğsü hala acıyordu.

     "Bu... Bir tür illüzyon olmalı. Bunlar gerçek olamaz." dedi inkarın işe yarayacağını sanarak. "Hem diyelim buraya da iblislere de inandım. Sen nesin peki?"

     "Peri."

     Soraya onu baştan aşağı süzdü. Geniş gövdesine ve sert yüzüne baktı. Gözlerine gelince durdu çünkü bakmaya korkuyordu.

    "Sen hiç de periye benzemiyorsun." dedi sahte bir gülüşle.

    "Nasıl baktığına bağlı. Ayrıca bunlar da illüzyon değil. O dediğini yerin üstündeki şaklabanlar yapıyor."

    "Sana inanmıyorum." Doğruydu inanamıyordu.

     "Tamam. Önemli değil. Lenora sana gerçeği anlatacak."

     "Ben kimseden bir şey dinlemek istemiyorum. Beni geri götür." dedi yalvararak.

    "Hiçbir yere gidemezsin. Şimdi..." Adam abartılı bir reveransla elini önüne doğru sallayarak eğildi. "Önden buyurun Prenses."

    Soraya ona bir adım attı. Öfkeden kulakları yanıyor, damarlarından akan kanın sesini duyuyordu.

    "Ben hiçbir yere gelmiyorum."

YERALTI KRALLIĞIOnde histórias criam vida. Descubra agora