Rüya

1.9K 162 4
                                    

    Christian önünde beliren gölgeyi fark etti. Adım sesleri, gölgeden sonra geldi ve hızla doğruldu. Karanlık bir silüet önünde duruyordu. Parmağını şıklatınca odadaki meşaleler yandı. Christian Soraya'yı görünce önce emin olamadı.

    "Soraya."

   "Odamda ne işin var?"

   Soraya'nın sesi buzdan bir bıçak gibi çıkınca Christian boğuluyor gibi hissetti. Hâlâ yatakta olduğunu fark edip ayağa kalktı. Yanına gidip koluna uzanınca Soraya geri çekti kendini.

     "Özür dilerim." dedi beceriksizce.

   "Ne için?" Christian bakıp ağzını açtı ama devam etti Soraya. "Bana babamla savaşmam gerektiğini söylemediğin için mi? Lenora'nın anlattığı hikayenin ona ait olduğunu bildiğiniz halde, susup yalanlarını dinlememe izin verdiğiniz için mi?"

     "Hepsi için. Söyleyince neler olacağını bilmiyorduk." Saçlarını karıştırıp ciğerlerine nefes çekti. "Bak Lenora'nın neden yarım anlattığını önce anlamadık. Sen gittikten sonra, senin güvenini kazanmak için böyle olması gerektiğini söyledi."

    "Güvenimi!" dedi tek kaşını kaldırıp.
 
    "Sana başından anlatırsak, korkup gitmenden korktuk."

    "Palavra." dedi sertçe. "Benim onun gibi olmamdan korktunuz."

    "Soraya..."

   "Çık odamdan." diyerek sözünü kesti. "Seninle konuşmak istemiyorum." Christian pes edip kapıya adımladı. "Benden anneni kaybetmene neden olduğum için nefret ediyorsun değil mi?"

    Christian yüzünde acı dolu bir ifadeyle baktı Soraya'ya.

     "Hayır. Annem Kraliçeye sadık oldu. Bunun için seni hiç suçlamadım."

    "Yarın sabah bir şey konuşacağım sizinle. Vanessa'nın evinde buluşuruz."

     Christian başını öne eğip çıktı odadan. Ona hiçbir şey anlatamamak kötüyken, onun başkasından öğrenip böyle bakması daha kötüydü. Hata yaptığını fark etti Christian, ona diğer gerçeği mutlaka kendisi söylemeliydi.

      ☄

    Soraya kapı kapanır kapanmaz yatağın altına eğilip Lenora'nın defterini buldu. Güvende olduğunu görünce aynı yere tekrar sakladı. Buna artık daha çok ihtiyacı olacaktı. Yerine koyup yatağa oturdu, kafasını boşaltmaya çalıştı. Christian'ı ya da yalanları düşünmek yerine gerçeklere ihtiyacı vardı.
   
    Başucundaki çekmeceyi açıp Rüya Şelalesi'nden aldığı suyun olduğu şişeyi çıkardı. Bunu da eksik anlatmıştı Christian ona. Rüya Şelalesi'ndeki su yalnızca istediğin rüyayı değil, doğru odaklanırsan istediğin zamanı senin rüyana verirdi. Soraya her şeyi geriye atıp o günü ve sonrasını düşündü.

    Suyu içip yatağa uzandı. Yastığından gelen erkeksi kokuyu duydu ama zihnini meşgul etmesine izin vermedi. Yavaşça gözlerini kapattı ve bir süre sonra uykuya daldı.

     Gözlerinin önünde ışık parıltıları vardı. Baktığı her yerden çizgi çizgi ışıklar vuruyor, yüzleri bulanık hale getiriyordu. Durduğu yer tanıdıktı ama nereden tanıdık geldiğini bilmiyordu. Pencereden dışarı bakınca köyü gördü. Burası yeraltı, ateş elementinin krallığıydı. Soraya aşağı bakınca odasının olduğu kuleyi gördü, o an anladı durduğu yeri. Yıkık şatonun, yıkılan kulesinin içindeydi.

   Bir kadın çığlığı duyunca başını çevirdi. Az önce odayı boş sanıyordu ama şimdi birkaç kadın yatağın başında, birkaçı da odaya heyecan, korku ve panikle girip çıkıyordu. Soraya yatakta çığlık atan kadını görebilmek için yatağın ayak ucuna doğru yürürken bir kadın karşısına dikildi. Kestane rengi uzun saçları ve güzel narin bir yüzü vardı.

YERALTI KRALLIĞIWhere stories live. Discover now