Sahici güç

1.7K 142 7
                                    

   Christian kolundaki sancıyla ayağa fırladı. Yarası birden onu öldürecek bir acıyla yanmaya başladı. Geçmemesi bir yana bir de ara ara acıyordu ama bu bambaşka bir acıydı. Christian kolunun yerinden koptuğunu düşündü. Koluna baktığında yarasının etrafındaki değişik kabuklaşmayı fark etti.

    Acı biraz daha hafiflemişti şimdi. Christian odasından çıkmak istemiyordu. Dolunay çoktan çıkmıştı. Belki de Soraya... Kafasında kelimeyi tamamlayamadı. Richard saldırmadan önce iksiri ona nasıl vereceklerini hiç konuşmamışlardı. Christian kapının kolunu tutup bir an bekledi. Soraya kararını vermişti artık döndüremezdi. Ama onu son bir kez görebilirdi.

    Odasına giden gri merdivenleri çıktı. Kapıyı tıklamadan içeri girdi ama odada kimse yoktu. Dolunay çıkar çıkmaz gitmiş miydi? Christian'ın kalbine bir ağırlık çöktü. Kapıyı kapatıp Vanessa'nın revirine gitmek için şatodan çıktı. Bu gece karanlık öyle bir çökmüştü ki, büyük dolunay bile aydınlatmakta yetersiz kalıyordu.

   Christian alt girişi taş, üst katı ahşap olan revirden içeri girdi. Kapının yanına gelip önce sesleri dinledi ama sessizlik vardı sadece. Bu onu korkuttu. Ya geç kaldıysam dedi kendi kendine. Kapıyı açınca ilk büyük kazanın olduğu ortaya konmuş tezgahı gördü. Sonra da tezgahın önünde duran yataktaki Soraya'yı.

    Geç kalmanın verdiği ezilmeyle masaya doğru ağır ağır yaklaştı. Soraya'nın göğüsü iki yana ayrılmış, kalbinin olması gereken yerde kanla dolu bir çukur oluşmuştu. Dudakları morarmış, yüzünün bütün rengi çekilmişti. Christian yatağın yanında dizlerinin üzerine çöktü. Soraya'nın yataktan aşağı düşmüş soğuk eline dudaklarını bastırdı.

     "Özür dilerim." dedi ve ilk kez hıçkırarak ağlamaya başladı.

    Bir inilti duyunca heyecanla Soraya'nın yüzüne baktı. Yaşıyor olabilme ihtimaliyle kalbi göğsünü dövdü. Ama Soraya'nın solmuş yüzünü gördü yine. İnilti tekrar gelince sesin ondan değil, kapının yanından geldiğini fark etti. Başını çevirince, Vanessa'nın yerde, kapının hemen arkasındaki bedenini gördü.

    "Vanessa." dedi hızla ayağa kalkıp, birkaç adımda yanına ulaştı. Başını kaldırıp dizine koydu. "Vanessa." dedi tekrar.

    "Soraya..." dedi kısık inleyen bir sesle. "Hak..." dedi ama sesi daha da azaldı.

     Christian elini Vanessa'nın anlına yaklaştırdı. Mavi bir ışık hüzmesi Vanessa'nın alnından içeri süzülmeye başladı. Yavaşça gözlerini açınca Christian biraz daha devam etti. Bunun yeterli olmayacağını anlayınca başını dikkatle yere koyup, duvardaki raflara koştu. Doğru mor renkli iksiri bulup Vanessa'nın yanına tekrar oturdu. Şişenin tıpasını dişleriyle çekince pop sesiyle açıldı.
 
    "Vanessa." dedi dudaklarına götürürken. "Hadi, iç."

    Vanessa zar zor dudaklarını aralayınca Christian mor sıvıyı dudaklarından içeri akıttı. Vanessa biraz gözlerini sıkıp sonra yavaşça araladı. Christian'ı görünce hızla doğruldu.

     "Christian..." dedi ve hıçkırdı. "Soraya... O haklıydı. Lenora yalan söylüyormuş." Ayağa kalkmaya çalıştı. "İksir... O... O Richard'ı yok etmek için değildi."

    Christian onun ne dediğini anlamaya çalışarak peşinden ayağa kalktı. Vanessa uyanmış olsa da sendeleyip duvara tutundu.

    "Ne diyorsun?" dedi sonunda Christian. "Ne yalanı?"

    Vanessa başını utanç ve üzüntüyle önüne eğdi. Sonra yaştan parlayan gözleriyle ona baktı. Soraya'nın bedenine.

    "Lenora gerçekten bizi kandırıyormuş. İksiri yapar yapmaz elimden aldı." Tekrar burnunu çekti. "O görüyor Christian. Hem görüyor, hem de sihri hala onda. Bize yalan söylemiş."

YERALTI KRALLIĞIWhere stories live. Discover now