6

328 70 177
                                    

24 Aralık 2019 

-Beyza-

İnkılap sınavını büyük bir stresle zar zor atlatarak, ingilizce dersini ise başım ağrıyor bahanesiyle kafamı sıraya gömerek geçirmemin ardından sıra edebiyat dersine geldiğinde kaytarma gibi bir şansım yoktu.

"Sayfa kırk altıyı yapmayı unutmuyorsunuz, sonraki ders kontrol edeceğim!" İngilizceci cırtlak sesiyle son defa sınıfa bağırdıktan sonra kapıya yöneldiğinde diğer dersin öğretmenler zili çalıyordu. Ebru ve Özgür hoca teneffüslerde bile ders işleme konusunda nadir rastlanan iki öğretmendi.

Edebiyat dersine gireceğimiz için sınıf hızlıca toparlanıp yerlerine geçerken ilgisizce önümdeki ingilizce kitaplarını çantama koyuyordum.

"Sessiz olsana Mert! Geç yerine!" Sınıfta duyulan tek ses Elif ve Meryem'inkiydi. On ikinci sınıftık, ne diye hâlâ başkan ve başkan yardımcısı vardı bilmiyorduk ama sınıf öğretmenimiz Güzin hoca bizi ilkokul gibi yönetmeye bayılıyordu.

İki dakika sonra Özgür kapı kolunu çekip sınıfa doğru bir adım attı ve kapıyı ardından kapatırken bizi süzmeye koyuldu. Üzerinde önceki giydiğine benzer gri bir pantolon, beyaz tişört ve koyu yeşil, bol bir gömlek vardı. Her gün aynı kombinleri farklı kıyafetlerle uyduruyordu ancak buna rağmen moda ikonu olabilirdi.

Elindeki kitapları bırakmak üzere öğretmenler masasına doğru ilerlemeye başladığında Meryem ve Elif hızlıca yerine geçmiş, herkes ayağa kalkmıştı.

Kitaplarını bıraktıktan sonra sınıfın tam ortasına, herkesi görebileceği bir yere geçti ve gömleğinin kollarını dirseğine kadar çekti. Bu hareketiyle kolundaki dövmeler tamamen meydana çıkmıştı ve çok fazla olmalarına rağmen o kadar güzel görünüyorlardı ki, bir anlığına dövme fetişim olduğunu sandım.

"Hocam kolunuzu yalayabilir miyim?" Tam arkamda oturan Beren'in fısıldayarak sorduğu soruyu duymamla gülmemek için yanaklarımı şişirdim ancak Feyza açık ara kahkaha atıyordu.

İkisinin gülüşünü fark eden Özgür bu tarafa doğru bir bakış attı ancak umursamadan tekrar önüne dönüp kollarını göğsünde bağdaştırdı, "Nasılsınız?" 

"İyiyiz hocam, siz nasılsınız?" Cevap veren kişi tabii ki Gürhan olmuştu. Önceki ders dayak yiyecek seviyeye gelmiş olmasına rağmen hâlâ konuşmaktan çekinmiyordu.

Özgür hoca ona dönüp cevap vermek üzere bağdaştırdığı kollarını açarken onu bölen şey sertçe açılan kapı olmuştu. Başta gelen kişinin öğrenci olduğunu düşündüğü için kuşkuyla o tarafa dönse de karşısında ingilizce öğretmeni Ebru'yu görünce, kapıya doğru birkaç adım attı.

İkisini de dikkatle izliyordum. Ebru hoca kapıdan 'dalarken' Özgür hocanın içeride olacağı ihtimalini hesaba katmamış olacak ki, onu görünce şaşkınlığını gizleyemedi. Ardından o kadar iyi bir sevecan rolüne girdi ki, ben bile inanacaktım.

"Ah, çok pardon hocam." dedi önce o meşhur beyaz öğretmen önlüğünü arkaya doğru savurup saçlarını omuzlarına dağıtırken, "Derste değilsiniz sanıyordum."

Ebru hoca, çok güzel bir kadındı. Kızıl kıvırcık saçları, süt beyazı teni ve Kylie Jenner fiziği ile beni bile etkiliyordu. Ancak derslerdeki tavrı yüzünden o kadar itici buluyordum ki, gün geçtikçe gözümdeki güzelliği kayboluyor gibiydi.

Önlüğünü geriye savurmasıyla meydana çıkan fiziğini dudağımı ısırıp gözlerimi kısmadan süzmeye çalıştıktan sonra gömleğinin ucundaki derin dekolteye ve adeta sütyenini zorlayan göğüslerine odaklandım. 

philophobiaWhere stories live. Discover now