12

270 59 137
                                    

27 Aralık 2019

-Güzin-

Müdür
Değerli öğretmenlerimiz, 30 Aralık Cuma günü okulumuz öğretmenler kurulu toplantısı sebebiyle yarım gün eğitim verecektir. Gerekli duyuruyu sınıflarınıza yapmanız rica olunur. İyi akşamlar.

Dün atılan mesajı bu sabah görüyordum. Sınıfıma bilgi falan vermemiştim, herkes okuldaydı. Umarım bir problem çıkmazdı da haber vermemekle suçlanmazdım..

Cuma günleri yapılan klasik tören için merdivenleri inerken müdürün mikrofonda yankılanan sesi kulaklarıma doluyordu. "Okulumuz sizlerin en iyi üniversitelere yerleşebilmesi için elinden geleni yapıyor."

Saçlarımı topladığım tokayı biraz daha sıktıktan sonra kürsünün bulunduğu alana doğru ilk adımımı attım ve el sallayan birkaç öğrenciye gülümseyerek karşılık verdim. Tüm öğretmenler bahçedeydi, kimi nöbet tutarken kimi öylece dikiliyordu.

Özgür hariç.

Geç kalmıştı sanırım.

"Merhaba Ebru hocam." En yakınımdakini hedef seçtiğimden benden biraz daha kısa ingilizce öğretmenine döndüm ve kıyafetlerini kısaca süzdükten sonra gülümsedim, "Bugün yine çok güzel olmuşsunuz."

"A-ah! Teşekkür ederim, o sizin güzelliğiniz." Yüzünde hemen mutlu bir ifade belirdi ve samimiyetini biraz daha geçirerek kolumu sıvazladı.

Okuldaki çoğu öğretmenle sohbetimiz 'İyi dersler hocam' 'Kolay gelsin hocam' ile sınırlıydı ancak Kadir ve Özgür nadir örneklerden biriydi. Bu listeye bir de Ebru hocayı eklemeyi çok isterdim.

Gerçi Özgür'ü de samimi olduklarım listesine ekleyebileceğim kadar sohbet etmemiştik, sadece arada bir beni evime bırakıyordu.

Bu kadar.

"Her hafta tekrarladığımız denemeleri sınav haftasında yapmamış olmamız sizi yanılgıya düşürmesin, tersine haftanın her günü deneme yapmaya hazırlanıyoruz." Müdürün sözlerinden anlayabildiğim kadarından sonra yan yana dizilmiş sınıflarda büyük bir uğultu yükseldi. Haftanın her günü deneme çözdürerek bu çocukları delirtmeyi mi düşünüyorlardı?

"Şşht!" Mikrofonu ağzına biraz daha yaklaştırdı, "Arka taraf, kes artık şamatayı!"

Dediği tarafa döndüğümde Kadir bahsi geçen öğrencinin kolundan tutup sıraya geçirmiş, azarlamaya başlamıştı bile.

Ben mi çok duygusaldım yoksa sırf konuştu diye bir öğrenciyi herkesin içinde rezil etmek yanlış bir hareket miydi?

Buz gibi soğukta İstiklal marşı okuyup yaklaşık beş dakika daha müdürün sadece okulu övmek amaçlı konuşmasını dinlemek zorunda kaldık. Beş dakika sonra da konuşma son bulmamıştı ama en azından bu defa herkesin bakışları müdürde değildi.

Özgür arabasını okul bahçesine park edip inerken sanki tüm okul onu izlemiyormuş gibi bir tavırla telefonuyla uğraşıyordu. Üzerinde kalın bir kaban ve başında bere vardı, berenin önünden saçları hafifçe gözüküyordu.

Hayatım boyunca bu kadar karizma yürüyen birini daha görmedim. Resmen sadece yürüyerek rakiplerini eliyor.

"Hocam çok yakışıklısınız!" Kızların kıkırtıları ve fısıldaşmaları arasında yükselen ses müdüre kadar bile gelmişti.

Genç öğretmenlere yapılan bu muameleye ben de okula ilk geldiğimde maruz kalmıştım ve hâlâ da kalmaya devam ediyordum, bu başta komik gelse de sonra rahatsız edici olmaya başlıyordu.

philophobiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin