26

231 49 183
                                    

14 Ocak 2020

-Özgür-

Okul kapanmadan önceki son Cuma'nın son dersinde, uykuma engel olmaya çalışarak yoklama alıyordum.

Neredeyse tüm öğretmenlerin ders işlemediğini bildiğimden sınıftaki bu rahat ve gevşek ortam beni şaşırtmamıştı. Birazdan sözlü yaparak onları gerçek hayata döndürmeyi planlıyordum.

Sınıf defterini imzalayıp kapattıktan sonra yerimde doğrulup ne yapmam gerektiğine karar vermek üzere bakışlarımı sınıfta gezdirdim. Ölü bakışlar, sıraya gömülmüş kafalar ve uykulu gözler dışında bir şey göremiyordum.

Biraz daha bakarsam benim de uykumun bastıracağını bildiğimden yavaşça bakışlarımı pencereye çevirdiğim sırada, kapı çalındı.

"Gel." Birkaç kişinin yerinde kıpırdandığı hissetmiştim. Entrika, kaos veya 'Birazdan gerçekleşecek elektrik kesintisi nedeniyle okulu boşaltıyoruz' duyurusunu yapmaya gelen bir nöbetçi öğrenci beklediklerinden emindim.

Ancak hiçbiri değildi. Sadece Güzin.

Önce başını, ardından tüm vücudunu aralık kapıdan içeri uzattığında istemsizce onu baştan aşağı süzdüm. Kot pantolonunun üzerine beyaz bir crop giymiş, saçlarını kafasının tepesinde at kuyruğu yapmıştı.

Ama beni en fazla etkileyen şey makyaj yapmadığı için ortaya çıkan benleri ve çilleri oldu, eminim ki yüzüne yayıldığı kadar vücudunda da etkisini gösteriyordu bunlar. Aniden, hepsini görmek istedim.

"Evet?" diye sordum konuşmadan elindeki flash belleği havaya kaldırdığını görünce. Hemen bana döndü ve birkaç adım atarak yanıma ulaştı.

"Taha sınıfta mı acaba? Flash belleği bende kalmış da.." Sonra tekrar sınıfta bakışlarını gezdirmeye başladı, bir anda yükselen Yok hocam seslerini duyduğunda ise pes ederek elindekiyle bakışmaya başladı.

"Hocam film izleyelim mi?!"

Bu baba yiğitin kim olduğunu çok merak ediyorum doğrusu.

Kaşlarımı kaldırarak o tarafa döndüğümde, daha şimdiden neredeyse herkes bir anda canlanmıştı.

"Evet hocam!"

"Lütfen!"

"Taha flash belleğe film yüklemişti!"

Sınıftaki uğultu giderek artmaya başladığından elimi birkaç kere sertçe masaya vurduktan sonra Güzin'e döndüm. Onun ne diyeceğine bağlıydı, ders işleyesim yoktu ve bunun sorumluluğunu birine yüklemeliydim.

"İzleyelim!" dedi gülerek, "Odamda çok sıkılıyordum.."

Bir rehberlik öğretmeni olarak son derse kadar okulda kalması mucize sayılabilirdi zaten, görev yaptığım her okulda onlar saat 5'e kadar odasında oturan ve hep meşgul olan hayaletlerdi.

Ancak Güzin, her zaman her yerdeydi.

Ne onaylar bir şey söyledim, ne de başımı salladım. Sadece öğretmenler masasının önündeki sandalyeyi çevirip sırtımı kalorifere yaslayabileceğim bir pozisyona getirdim ve oyalanmak için telefonumu çıkardım.

"Hocam ışıkları kapatabilir miyiz? Beyza ile öpüşeceğiz de.." Sınıfa hakim olan ölüm sessizliğinin arasında duyduğum sesle başımı telefondan kaldırdığımda, cümlenin sahibinin Eflin olduğunu anlamam zor olmamıştı.

Güzin de dahil herkes gülerken sadece göz devirerek ayağa kalktım ve perdeyi indirdikten sonra ışığı da kapatıp arka sıraya seslendim, "Perdeleri kapatın."

philophobiaWhere stories live. Discover now