68

113 22 53
                                    

umarım kitabı hatırlıyorsunuzdur

--

Ankara

24 Haziran 2021

-Özgür-

"Efendim.. Anne?"

Sabahın kaçıydı bilmiyordum ancak beni uyandıran annemin üst üste iki kez tekrarladığı telefon çağrısı olmuştu. Güzin yanımda, koluma sıkıca sarılmış biçimde yattığı için aynı anda hem sessiz olmaya hem de hareket etmemeye çalışıyordum. Uykusu hatırladığım kadarıyla ağırdı. Dün gece de geç yattığı için, onu öğleye kadar uyandırmasam kalkmaya tenezzül etmezdi bile.

Telefonun diğer tarafında bir kargaşanın olduğunu gayet net kavramıştım ancak annemin bulunduğu her ortam öyleydi. Basit bir kahvaltı organize ederken bile evde çalışanların iki ayağını bir pabuca sokar, onları devamlı azarlayarak zaten ortama hakim olan stresi biraz daha körüklerdi.

"Özgür," dedi muhtemelen bir koltuğa oturup nefeslendikten sonra. "Babanın doğum günü için burada olacaksın değil mi?"

"Her sene neden aynı konuyu açıyorsun?" diye sordum bıkkınlıkla, sesim henüz kendine gelememişti ancak öfkemi ona hissettirebilmek için çabalıyordum. Yanımda bana sarılan kadın bu öfkeyi en az üçte ikisi kadar düşürüyordu.

Birine bağırdı, sonra hiçbir şey olmamış gibi tekrar telefona döndü. "Oğlum.. On altı yaşında değilsin. Ebeveynlerine trip atacağın, öfkelenip küseceğin ergenlik dönemini çoktan geçtin. Geçen sene hastaneye onu görmeye geldiğinde ne kadar sevinmişti biliyor musun? Artık eski defterleri kapatmanın vakti geldi. O senin baban, tabii ki Eflin'e değer verdiği kadar sana da veriyor. Böyle deva-"

Yüzüne kapattım. Konuşma giderek katlanılamaz hâle geliyordu.

Her babamdan bahsedildiğinde olduğu gibi, dişlerimi sıkmaya başladım. Bu özellikle annem babamdan bahsedince oluyordu. Çünkü o, hayatında görüp görebileceği en sadakatsiz ve vicdansız herifi büyük bir sevgiyle savunuyordu. Bunu babamın seçmeni bile yapamazdı. Sokak röportajlarında, kahvehane masalarında, hastane köşelerinde onu ölümüne savunan ve özel hayatı hakkında hiçbir bilgiye sahip olmamalarına rağmen kalbinin temiz olduğuna inanan kesim bile babamdan böyle bahsedemezdi. Ancak annem, onun yıllarca bize yaşattıklarının bilincinde olmasına rağmen ergen gibi davranan ben oluyordum. Eski defterleri kapatması gereken kişi bendim. Keşke vücudumdaki yara izlerini kapatmanın bir yolunu da bulsaydı bana. Ya da bıraktığı birçok travmayı kaybetmenin, yıllar geçtikçe sönüp yok olan duygularımı kazanmanın yolunu da bulsaydı. Yapamazdı çünkü henüz kendisi travmalarıyla başa çıkamıyordu.

Güzin'in kendini korumak ister gibi sıkıca bana sardığı kolları sanki bedenime giderek daha fazla baskı yapmaya başladı. O kendine hayatının sonuna kadar beraber olacağı bir partner, bir baba arıyordu. Ben ise insanları sevdiğimi nasıl gösterebileceğimi bile bilmiyordum. Bir çocuğum olursa ona nasıl davranacağımı kestiremiyordum. Çabuk sinirlenir miydim? Ona bağırır mıydım? Büyüdükçe benden nefret eder miydi? Bir baba çocuğuna nasıl davranmalıydı?

Her ne olursa olsun Güzin kendi çocuğu için herkesi karşısına alırdı. Annem gibi köşesine çekilmezdi, olur da ben sinirlenir ve küçücük çocuğa sesimi yükseltmeye kalkarsam karşımda onu bulurdum. Bu hayatta tamamıyla güvenebileceğim tek kadın, tek anne oydu. Kalbinin güzelliğine bazen inanmak istemiyordum, geçmişte onu çok kez polyanna olarak nitelendirmiştim ancak sadece alışılmışın dışındaydı ve bana kesinlikle herkesten çok daha iyi geliyordu.

philophobiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin