9

292 67 137
                                    

ben en son başrollere yapılan kötü yorumları takmazdım ama özgüre karşı bi savunma içgüdüm var niye böyle oldu😔

--

25 Aralık 2019

-Beyza-

Yağmurlu bir Çarşamba günü elimde sınav notlarıyla okula ulaşmaya çabalıyordum. 

Çok fena ıslanıyordum.

Sonunda okula ulaştığımda bomboş bir bahçe ve sessiz koridorlar içime büyük bir korkunun düşmesine sebep oldu. Hem ilk dersimiz edebiyattı, hem de eğer geç kaldıysam tüm sınıfın önünde kendimi açıklamam gerekecekti.

Giriş katından ikinci kata kadar merdivenlerden çıkarken öyle çok duygu değişimi, duraksama, kuşkulanma, ağlamaktan son anda kendimi kurtarma ânı yaşamıştım ki eğer biri sessizce hareketlerimi izliyor olsaydı bipolar olduğumdan şüphe edebilirdi.

Ancak sonunda bir şekilde sınıfımızın olduğu kata ulaştım ve yağmurdan birbirine karışmış saçlarımı düzeltmeyi bile unutarak kapının önüne kadar geldim. Elimi kaldırmıştım, tek bir kasımın çalışmasıyla kapıya vuracaktım ancak buna tam arkamdaki kapının açılmasıyla irkilerek o tarafa dönmem engel oldu.

Güzin hocanın odası sınıfımızın tam karşısındaydı. Sınıf öğretmenimiz olması ve aramızda bu kadar az mesafe olması kesinlikle onunla ilişkimizi diğer sınıflardan ayırıyordu.

Beni görür görmez gülümsedi, "Günaydın Beyzacım." Vay be. Adımı tek seferde ezberleyen sayılı kişilerden.

"Günaydın hocam." Söyleyeceklerimi bitirmiş olmama rağmen öylece dikilip onu izlemeye devam ediyor olmam onda bir kuşku uyandırdı ve önce arkamdaki kapalı sınıf kapısına, sonra bana döndü.

"Bir sorun mu var?"

Hem de öyle bir sorun ki.. Sadece siz çözebilirsiniz.

"Hocam," dedim ve ellerimi montumun cebinden çıkarıp stresle birbirine bağdaştırdım. Bir cümle başlatmıştım, devam ettirmem gerekiyordu ama ben ne diyeceğimi bile bilmiyordum.

Her zaman olduğu gibi elinde duran ıhlamur çayından bir yudum aldı ve kısaca koridora göz attıktan sonra bir adım daha yaklaşıp odağını tamamen bana verdi. Beni dikkatle dinliyor olması cesaretimi artırmıştı.

"Dersimiz edebiyat, yani Özgür hocanın dersi. Şu an içeri girsem muhtemelen geç kaldığım için beni azarlayacak ve bu olmasını istediğim son şey. Rica etsem sınıfa benimle girip benim sizin yanınızda olduğum için geç kaldığımı söyleyebilir misiniz?"

En son 8 yaşımdayken bu kadar uzun bir cümle kurmuştum.

Özgür ismini duyar duymaz kasıldığını zaten fark etmiştim ama beni azarlayacağından bahsettiğimde bu ifade daha fark edilebilir hâle geldi ve olduğu yerde dikleşip derin bir nefes aldı.

Artık Özgür ismini duymaktan bıkmış gibiydi.

"Bekle." Ihlamur çayından muhtemelen son bir büyük yudum aldıktan sonra odasına geri döndüğünde sabahtan beri tırnaklarımı geçirdiğim ellerimi daha yeni fark ettim ve tüm vücudumun gevşemesini sağladım.

On saniye sonra geri dönmüştü. Elini omzuma bir abla gibi atıp beni korumak istercesine iyice kendine çektikten sonra gizlice üzerindeki kot eteği düzeltti ve kapıyı çaldı.

Hayatımda geçirdiğim en gergin beş saniyeydi.

"Gel." diye bir ses yükseldi içeriden, aynı zamanlamada Güzin hoca da sırıtarak bana döndü.

philophobiaWhere stories live. Discover now