57

157 29 60
                                    

-Eflin-

Yatakta öylece yatıp tavanı izlerken gerçekleştirebileceğiniz üç farklı alternatif vardır.

Bir şeyler düşünmek, uyumak veya müzik dinlemek.

Uykum gelmiyor ve kulaklığım yanımda değil.

Ancak aynı zamanda hiçbir şey düşünmek istemiyorum.

Hayatım boyunca etrafımda ne kadar insan varsa beni arsızın teki olmakla suçladı ve sanırım son iki günde bunun sebebini kavrayabildim. Babam vuruldu, her ne kadar durumu iyi olsa da büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız ve bunun temel sebebi benim.

Buna rağmen hiçbir şey hissedemiyorum.

Herkes hastanede bulunduğumuz süre boyunca sessizce bir köşede oturup hiçbir şey yiyip içmeden ameliyathane kapısını izlediğim için ağır bir travma hâlinde olduğumu sanıyordu. Oysa sadece korkmuştum, sadece korkumdan ağlamış ve sadece korktuğum için suçlu hissetmiştim.

Şimdi ise babama karşı herhangi bir hüzün duyamamam beni korkutuyordu. Normal olduğunu sanmıyordum.

Abimin masaya bıraktığı çorbaya ters bir bakış atma şartıyla gözlerimi tüm odada gezdirdim. Onun yatak odasında, onun yatağında onun yorganıyla ısınmaya çalışıyordum. Dünden beri bana bir bebekmişim gibi bakıyordu ve her geçen dakika daha da sevgi doluyordum.

Odadaki nesnelerin kaç senelik olduğunu tahmin etmeye çalıştığım garip oyunumu oynadığım sırada zil büyük bir sessizliğe gömülmüş evde yankılandı ve oyunumu bitirme zamanımın geldiğini anladım.

"Eflin?" Uyuyup uyumadığımı kontrol etmek için odaya seslendiği sırada çoktan yorganın altına girmiş ve gözlerimi kapatmıştım.

Birkaç gergin saniye cevap bekledi. Gelmeyeceğinden emin olduğunda dış kapı kilidinin açıldığını duydum ancak henüz ortama ikinci bir ses katılmamıştı.

Merdivenlerden çıkan adımlar kulağıma ulaştığında sese ihtiyacım kalmadı. Güzin'in klasikleşmiş topuklu ayakkabılarıydı bunlar.

"Hoş geldin." dediğini duydum abimin. Sesi o kadar yorgun ve isteksiz çıkıyordu ki, görmemiş olsaydım bir gündür uyumadığını sanardım.

"Hoş buldum." Güzin'in de ondan kalır bir yanı olmadığını fark ettiğim an dairenin kapısı kapandı ve içgüdülerime güvenerek uyku taklidime geri büründüm.

Tahmin ettiğim gibi, abim odamın kapısını aralamış ve birkaç saniye sessizce benden hareket beklemişti.

"Eflin?" diye seslendiğinde aynı zamanda benim tarafıma doğru adımladığını duydum. Kirpiklerim titriyor ve yaklaştığını fark ettikçe kalbim çarpıyordu.

Sonunda yanıma ulaştı ve derin bir nefes alarak gözlerimin önüne düşen ve alnımı kaşıyan saç tutamını geri attı. Ona teşekkür etmek istiyordum.

Fazla ses çıkarmadan yorganı omuzlarıma kadar çektiğinde taklidimi yuttuğunu anladım. Alnıma uzun bir öpücük kondurdu, ateşim var mı diye kontrol etti ve sonunda yine ağır adımlarla odadan çıktı.

Kapıyı açık bıraktığı için gözlerimi hep kapalı tutmak zorundaydım. Uyku taklidimi bile zorlaştırıyordu adam.

"Aç mısın? Pizza sipariş etmiştim."

"Değilim, teşekkürler."

Aralarında niye böyle soğuk bir sohbet dönüyor? Güzin'in şimdiye kadar kendini onun kollarına atıp motive edici şeyler söylemesi gerekmiyor muydu? Daisy uyuyor mu? Neden ortama bu kadar büyük bir gerginlik hakim? Babam böyle güzel pasta yapmayı nereden öğrendi?

philophobiaWhere stories live. Discover now