25

240 49 101
                                    

13 Ocak 2020

-Eflin-

"O geziye gitmezsem bu okulu başına yıkarım abi."

İddialı bir bakış attım, aynı şekilde karşılık verdi. Üçüncü dersin teneffüsünün sonlarına yaklaşıyorduk ve yaklaşık on dakikadır gereksiz şekilde inat yaptığı konuda onu ikna etmeye çalışıyordum.

"Eflin," Öğretmenler odasına girmeye yelteniyordum ki beni kolumdan tutup kapının önünde beklememi sağladı. "Gitmiyorsun dediysem gitmiyorsun."

"Bokumu ye." Duyamayacağı kadar alçak sesle kurduğum cümlenin ardından göz devirerek tekrar sınıfa doğru yol almaya başladım. O geziye sırf inadına gidecektim.

Okul koridorlarında dolaşmak beni tetikliyordu. Dikkat çekmek için bağırarak konuşan kızlar, maymuna benzemesine rağmen etrafındakileri yargılayan erkekler, sürekli kapıları açmamızı söyleyen nöbetçi öğretmenler.. Nefes alamıyorum.

Bir kat yukarı çıkıp sınıfın kapısının önüne geldiğimde her zamanki gibi barfiks çekmeye çalışan Mert'in götüne tekmeyi basıp düşmesini sağladım ve garip bakışlar arasında Beyza'nın kitap okuduğu sıraya yöneldim.

"Gidiyorsun değil mi?" Kitabını elinden aldığımda yerinden sıçradı ve hemen kaldığı yeri kaybetmemek için sayfaların arasına parmağıyla tutundu.

"Annem izin vermez muhtemelen." Morali bozuk gibi gözüküyordu -gerçi hep böyle gözüküyordu- "Ama izin almaya çalışırım. Ücret yokmuş sonuçta."

"Annen izin vermezse beni ara," Masanın üstüne oturup ayaklarımı sıraya doğru uzattım. "Validemle gerekli konuşmayı yaparız."

Güldü ve yan dönüp sırtını duvara yaslayarak benim gibi ayaklarını sıraya uzattı. Uzun süre sessiz kalmamızın ardından bir şeyler yapmam gerektiğinin farkına varmıştım.

Kolay bir hareketle yerimde doğrulup ayağa kalktım. "Kantine inelim mi?"

"Ders edebiyat. Geç kalırsak Özgür hoca mahveder bizi." Sonra bakışlarını bana çevirdi, "Seni bile mahveder."

"Nah mahveder." Zaten abime sinirliydim, bu bardağı taşıran son damla olduğundan da kolunu tuttuğum gibi kantine koşuşturmaya başlamıştık.

İki dakika sonra bomboş kantine ulaştığımızda ancak nefeslerini düzenleyip konuşabildi, "Delirdin mi?! Öğretmenler zili çaldı!"

"Bana ne." Enerji patlaması yaşadığım günlerden biri olduğu için sıçrayarak kantin penceresinin önüne ulaştığımda, oradaki amca da hemen öne atıldı.

"Abi bana bir pizza tost, bir de ayran." Annem böyle şeyler yediğimi görse kriz falan geçirirdi herhalde.

"Beş dakikaya hazır." Hemen arkasını döndü ve pişmekte olan tost makinesine bastırmaya başladı. Parayı mermere bıraktıktan sonra yanımda öylece duran Beyza'ya döndüm,

"Sen ne alacaksın?"

"Aç değilim." 

"Ya hadi ya," Cebimden bir onluk çıkarıp dilimi dışarı çıkartarak gözlerimi garip şekillere sokmaya başladım, "Al hadi al, harçlık yaparsın."

"Saçmalama Eflin." Ciddiyetle elimi ittirdi ama sonra dayanamayıp güldü. Ardından da pencerenin dibine geçip cebinden parasını çıkardı, "Abi ben de bir kaşarlı tost ile soğuk çay alabilir miyim?"

"Beren'li tost."

Sesim kantincinin duyabileceği kadar yüksek çıktığından bana dönüp işaret parmağını dudağına bastırarak susmamı söyledi.

philophobiaOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz