67

179 23 119
                                    

Yatağımda sürekli kıvranarak uyumaya çalışıyordum. Her tarafım deli gibi yanmaya, vücudum ter dökmeye devam ediyordu. Kollarım arasındaki yastığa sarılırken yorganımı aşağı atmış ve gözlerimi kapatarak yarı açık bilincimi tamamen kapatma uğraşı vermeye başlamıştım.

Yaklaşık dakikalar sonra vücudumun tamamen sarıldığını hissettim. Neler olduğunu anlayamıyordum ancak tenimin üzerinde dolaşan parmaklar beni ateşin içine daha fazla sürüklüyordu. Nefes alıp verme konusunda daha hızlanmış, soluklarımın neredeyse diğer odadan duyulabilmesini sağlamıştım.

Gözlerimi açıp arkamda sertliğini hissettiğim bedene dönemiyordum, aynı zamanda ellerine tutunup onu göğüslerimde dolaştırabiliyordum. Bir süre sonra bacak aram öylesine yanmaya başladı ki elini tuttum ve çamaşırımdan içeri girmesini sağladım, hareketleri bir tüyün vücuduma dokunuşunu anımsatıyordu ancak zevkten kıvranırken ter dökmeme sebep olacak kadar mest ediciydi.

"Ah," Nefes alışverişinde giderek zorlanıyordum. Bacaklarım titremeye, göğüslerim sütyenimi zorlamaya başlamıştı. "Özgür.."

İnlemelerim arasında onun ismini sayıklıyordum çünkü bu kokunun ona ait olduğunu biliyordum. Göğüs uçlarım sertleşmiş ve şortum ıslanmışken beni boynumdan öpmeye devam ediyordu. Kıyafetlerimi çıkarmasını istiyordum, onu tamamıyla hissetmeyi ve gözlerinin içine bakabilmeyi istiyordum.

Ancak bunların hiçbiri olmadı.

Bunun yerine, aniden gökyüzünden aşağı düşüyormuşum gibi serbest kaldım ve gözlerimi açtığımda sadece perdeden içeri sızan güneş ışığıyla karşılaştım.

Yanımda Özgür falan yoktu.

Kendime gelmeye başladıkça az önce hissettiğim sıcak ve terin gerçek olduğunu atletimin bedenime yapışmasından anlayabildim. Ancak diğer hissettiklerime sebep olan onun parmakları değil, bacak aramdaki yastıktı. Hayal gücüme lanetler okuyordum.

Sadece vücudum değil, artık utançtan yanaklarım da kırmızıydı. Saçlarımla beraber kocaman bir kırmızılık bütünü olarak yatağımda kendime gelmeye çalışıyordum.

Aklıma korkunç senaryolar gelmeye başladı. Ya salonda uyumuş olsaydım? Ya beni duysaydı, odamda olsaydı? Sonuçları düşünmek bile istemiyorum.

Bu rüyanın ilk ve son olmasını dileyerek yatağımdan kalkıp aynanın karşısına geçtiğimde kendime gelebilmek için birkaç defa yanağıma vurdum. Birazdan onun yanına inip nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranacaktım?

Neredeyse on beş dakikada üstüme yeni çamaşırlar geçirip dağınık saçlarımı topuzla bir araya getirmiştim. Kalan kısım, en zor olanı, kapıyı açıp aşağıya inmekti.

Uyandığından emindim çünkü birkaç defa James, Betty ve Daisy'e seslenmişti. Sesini duydukça ve az önceki rüyamda kulağıma fısıldadıklarını hatırladıkça bacak aram tekrar karıncalanıyordu.

Sonunda bana yaraşır biçimde kararımdan döndüm ve o beni çağırana dek odamda kalmaya karar verdim.

Evet. Böylesi çok daha iyi olacaktı.

O beni çağırana dek.

Yani yaklaşık beş dakika sonrasına kadar.

Adımlarının kapıma yaklaştığını duydukça kendimi biraz daha yorganın altına sıkıştırdım, sonunda kapı çalındığında ve ismimin onun sesinden telaffuz edildiğini duyduğumda yorganımı ısırmak zorunda kalmıştım.

"Girebilirsin."

Dediğim gibi de yaptı. Onay almasına rağmen sadece başını uzattığı odaya şöylece bir göz attıktan sonra hasta taklidi yapmaya koyulmuş bana dönmüştü, "Kahvaltı yapacak mısın?"

philophobiaWhere stories live. Discover now