41

207 45 245
                                    

-Eflin-

"Hassiktir! Öptü lan!" Ben yatakta ayağa kalkıp zıplamaya başlamışken Beyza görüntünün şokunu atlatabilmek adına aynı pozisyonda bekliyordu.

"Biliyordum işte!" Deli gibi kahkaha atıyordum.

Güzin, abimi öpmüştü.

Biz de kamera kayıtlarından izlemiştik.

Abim onun gözlerinin içine bakarak kıyafetlerini çıkarırken bu işin sonunun yatakta biteceğinden emin şekilde heyecanla bekliyorduk ancak sadece yatağına yattı ve ümidimizi kesmeye başladığımız kitap okuma saatleri sonrasında Güzin onu dudağından öptü.

Yarın okulda Güzin'in yüzüne nasıl bakacağım hakkında hiçbir fikrim yok.

Beyza tam da görüntüyü altıncı defa oynatmasının ardından çıldırışıma dahil olacaktı ki, bağırmak üzere ağzını açtığı an kapı açıldı ve içeri annem girdi. "Eflin, baban yemeğe bekliyor."

Annem bakışlarıyla Beyza'yı korkutuyordu.

Başını kaldırıp ne yapması gerektiğini anlamak için bana döndüğünde kuşkuyla onu süzdüm ancak annem benden önce davranıp şaşkınlık uyandıracak bir kibarlıkla kapıyı onun için aralamıştı, "Sen de aramıza katılabilirsin Beyza."

Belediye başkanıyla akşam yemeği yemekten gurur duyacaktır.

Annem bizim ardına takılmamızı beklemeden uzun ve büyük merdivenleri inmek üzere fayansla döşenmiş koridorda ilerlerken Beyza elleri titreyerek benim tarafıma zıpladı, "Ne yapacağım?!"

"Yemek yiyeceksin."

Umursamazlığıma omzuma bir yumruk geçirerek karşılık verdiğinde yanımda değilmiş gibi merdivenlere yöneldim, peşimden koşmak zorunda kalmıştı.

"Eflin çok gerginim." diye fısıldadı kocaman basamakları zıplayarak inerken.

Babamın sesi aynen mecliste olduğu gibi gürdü, evin içinde yankılanıyordu. "Eflin'i çağırdın mı Ferda?"

"Evet canım. Arkadaşıyla beraber geliyorlardı."

Beyza muhtemelen tüm aile düzenim ve kavgalarımız hakkında anlattığım her şeyi bilmenin gerginliğiyle son basamağı inip yemek odasına yöneldiğinde en baştaki sandalyede oturan babamın bakışları onunkilerle buluştu.

Önce bana, sonra ona gülümsedi ve yan yana sandalyelere oturduğumuz an çatalını eline alıp köftesini tam bir beyefendi gibi kesti. "Hoş geldin Beyza."

İsmini nereden biliyor lan?

"Hoş buldum efendim." Bu söylediğinin ardından burnumdan gülmeye benzer bir ses çıkardığımda bacağımı dürttü ve bu sesi acıya çevirdi.

Ancak babam da gülüyordu, "Tuğrul abi daha uygun gibi."

Beyza'nın gerginlikten kendini baya zorlayarak gülmesinin ardından babam ince uzun, zarif elini kravatına doğru uzatıp zaten düzgün olan kısımla oynadı ve bıçağını tekrar eline aldı.

Ortamda sadece bir arkadaşımın olmasına rağmen çok saygılı davranıyordu, bana sürekli gülümsüyordu ve nazikçe yemeğimi yememi söylüyordu. Eğer Beyza'ya onu tanıtmamış olsaydım dik duruşu, ütülenmiş takım elbisesi, tıraş edilmiş pürüssüz suratı, arkaya yatırdığı uzun gri saçları ve pembe yanaklarından çıkaracağı sonuç bambaşka olurdu.

"Dersler nasıl gidiyor?" diye sordu ancak bu defa bana değil, Beyza'ya bakıyordu.

"İyi." Hızlıca cevaplamasını annem garipseyip onu yine gerici bakışlarıyla süzmeye başlamıştı ancak ben normal buluyordum. Beyza'nın eli masanın altından bacağımı sıkıca sarmıştı.

philophobiaWhere stories live. Discover now